Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Gecenin en zifiri -ruhların en çıplak olduğu bir Kilikya gecesiydi.
Akdeniz tuz kokan gözleri ile karanlığın içinden Toros Dağlarına bakıyordu.
Toros dağları şehrin kadehlerine kamburundaki keskin ayazı dolduruyordu.
Mezesi yoktu o gecenin.
Kadehler konuşuyor,ruhlar şiir olup geziniyordu cadde sokak.
Gecenin en mor saatleriydi.
Gözlerde uykunun
Geyikli gece /Turgut uyar.
Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten
Sen saçının teline dokunmaya utanıp ar ederken
O başka rüzgarlarda dans ediyordur ahenkle
Sadece bakıp kalırsın
Sadece yanıp kalırsın
Herşey biter hiç bişey eskisi gibi olmaz
Sen bile bitersin
Hiç eski sen olamazsın artık
Milyon Kere Ayten
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi
Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum
Şiirler yazıyorum Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var
Ya da Ayten'i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam
git is isten geçmeden, çok geç olmadan vakit
günahima girmeden katilim olmadan git
git de sen sakrak geçen günlerine gün ekle
beni kahkahalarin sustugu yerde bekle
git ki siyah gözlerin arkada kalmasinlar
git ki gamli yüzümün hüznüyle dolmasinlar
Milyon Kere Ayten
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi
Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum
Şiirler yazıyorum Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var
Ya da Ayten'i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam
Geyikli Gece
Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten
Seni, anlatabilmek seni
İyi çocuklara, kahramanlara
Seni anlatabilmek seni
Namussuza, halden bilmeze
Kahpe yalana
Ard-arda kaç zemheri
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya
Yaş Değiştirme Törenine Yetişen Öyle Bir Şiir
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
Ve yarışırsa ancak Monet’nin
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
Öyle kısaydı ki adımların
Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
Ölçülür ve denk düşerdi ancak
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Edip Cansever