100 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
AYNA ÇARPMASI Ayna Çarpması, Özyaşar kalemiyle tanışma kitabım oldu. Benim açımdan ortalama bir kitaptı. Hani şöyle çerez niyetine okunabilecek bir kitap. –Böyle dedim diye tamamen olay öykülerinden oluştuğu gibi bir izlenim olmasın çünkü olay öyküleri veya basit romanlar çerez olmak şöyle dursun, sıkıyor beni.- Bu kitabı benim için güzel yapan
Ayna Çarpması
Ayna ÇarpmasıMurat Özyaşar · Doğan Kitap Yayınları · 2017550 okunma
II KALKÜTA'YA GİDİP BENERCİ'Yİ NE HALDE BULDUM? Ya yattı karanlık sulara
Reklam
Aynen öyle.
Sokakta oynayan çocuk bilir, pencerede kendini bekleyenin gece de orada durduğunu. dizi berelendiğinde, canı yandığında, dışarıda yapamadığında, sokaktan bıktığında, geri dönebileceği bir evin varlığını; o evin kapısının daha o çalmadan açılacağını, onu, orada sıcak ve şefkatli bir göğsün bekleyeceğini, saçlarının okşanarak uyutulacağını, her şeyin unutulup, her şeyin yeniden başlayacağını bilir.
Döndüğün zaman koca bir çöp kutusu
Bazı defterleri çoktan kapatıyorsun. Bırakın defteri, deftere konu ana başlık, her neyse kıyısından geçmek ,selâm dahi vermek istemiyorsun... İnsan kendini dinlediği zaman değil, derin bir kayıtsızlığının içinde olduğu zaman kapı çalınıyor... Çünkü sadece kayıtsızsın ve konunun sahibine acıyorsun... Ve Yaratan sana öyle bir kapı açıyor ki, canı sağolsun diyorsun... ANCAK sen çoktan kapatıyorsun... Beklettiklerinin karşılığında, başka biri tarafından nokta konuveriliyor...
"Sokakta oynayan çocuk bilir, pencerede kendini bekleyenin, gecede, orada durduğunu. Dizi berelendiğinde, canı yandığında, dışarıda yapamadığında, sokaktan bıktığında, geri dönebileceği bir evin varlığını; o evin kapısının daha o çalmadan açılacağını, onu, orada, sıcak ve şefkatli bir göğsün bekleyeceğini, saçlarının okşanarak uyutulacağını, her şeyin unutulup, her şeyin yeniden başlayacağını bilir. Bunun bilgisi ve güveniyle, biraz daha uzaklaşır evden. İlkin az öteye gider, sonra biraz daha öteye, sokağın öteki ucuna kadar gider, diğer sokakların varlığına kadar uzanır. Oradan başka hayatlara geçer. Penceredeki gölgenin artık onu seçemeyeceği, kendisinin de artık pek seçilemeyeceği, bütün gölgelerin birbiri için silineceği yere kadar gider. Gölgeleri, birbirleri için tamamen silinene, birbirlerinin gözünde yitene kadar uzaklaşırlar."
Kalbimizin derinliklerinde kendimizden bile sakladığımız anılar taşıyoruz hepimiz. Tozlu bir rafa kaldırınca o defter kapandı sanıyoruz... Yeri geliyor pişmanlık oluyor adı, yeri geliyor özlem ya da birine karşı duyulan derin bir sitem... Çünkü insan, sadece canını acıtan şeyleri gizlemek ister kendinden bile... Kaçamaz, kurtulamaz, ne yaparsa yapsın unutamaz... Benim de vardı kimselere bahsemediğim anılarım. Yüreğime gömünce öldüğünü sandığım acılarım... Ama ne var ki kalbe gömmek unutmak değilmiş meğer. Yok gibi davranmak yaşananları silip atmıyormuş insanın ömründen... Bir insan kendi hatıralarından ne zamana kadar kaçabilir ki? Asla... Kaçmak yerine kabullenmeyi öğrendim zamanla. Hayatta her şeyin mümkün olduğunu öğrendiğimde başladım kendimi sevmeye. Zaten kendini sevmediğin sürece bunu anlamayı başaramıyorsun... Meğer ne çok haksızlık etmişim kendime, ne çok kırmışım kendimi, ne çok yıpratmışım kalbimi yok yere... Hayatımdan çekip gidenlere boşu boşuna üzülüp durmuşum... Yeri gelince aşk da bitermiş, sevgi de dostluk da... Başka bir yere ait olmaya çalışınca olamıyormuşsun. Hani taş yerinde ağırmış ya, öyle işte. Herkes ait olduğu yere gitsin, artık kimseyi kayıptan saymıyorum.. .
Reklam
341 öğeden 321 ile 330 arasındakiler gösteriliyor.