274 syf.
·
Puan vermedi
Güzellik, tarihi süreç içersinde en çok tartışılan konu olmuştur. Tam bir tanımı elbette yok ve hiç bir zamanda olmadı. Tarihsel süreç içersinde tanım değişti ve bu tanım daima subjektif oldu. Yaşanan yer ve zaman bu konuda çok etkili. Güzellik kavramını anlamamak ve anlamlandırmak için farkındalık gerekir: “Dünyayı dönüştüren şey farkındalıktır.
Altın Köşk Tapınağı
Altın Köşk TapınağıYukio Mişima · Can Yayınları · 2017317 okunma
"Bize anlatılan cehennem, yaratıcının çektiği acının çok basit bir tercümesi. Bir kitabın içindeki kahramanlar acı çekerler mi gerçekten? İşte o kadar çekiyoruz biz de... Her şey sayfalarda yazıldığı kadar gerçek. Asıl olan o kitabın yazarının çektiği acıdır. Yaratıcının yaşadığı tecrübelerden başka bir şey değiliz. Hayal ürünüyüz ve onun hayaliyiz. Hepimiz bir başkasının o hiç tanımadığımız ve asla da tanıyamayacağımız yaratıcının rüyasından başka bir şey değiliz. Büyük bir rüyanın içindeyiz."
Reklam
576 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
"Bizi birleştirmeyi vaat eden teknoloji bile bizi birbirimizden ayırıyor. Artık her birimiz tüm dünyayla elektronik bağlantı içindeyiz, ama son derece yalnızız." Dan Brown'un kaleminden harika ötesi bir kitap ile geldim. Bu okuduğum ikinci kitabı, daha önce Davinci Şifresini okudum onu da çok sevdim ama bu kitabı daha fazla beğendimi
Melekler ve Şeytanlar
Melekler ve ŞeytanlarDan Brown · Altın Kitaplar · 200436,6bin okunma
262 syf.
9/10 puan verdi
Oliver Sacks'la ilgili, Wikipedia'dan aldığım çok kısa bir özgeçmiş bilgisi: Hastaları ile ilgili yazdığı kitaplarla tanınmış İngiliz nörolog. Doktor bir ailenin çocuğudur. Tıp öğrenimini Oxford Üniversitesi'nde tamamladı. 1965 yılından yaşamının sonuna kadar, New York'ta yaşamış ve nöroloji profesörü olarak doktorluk mesleğini sürdürmüştür.
Karısını Şapka Sanan Adam
Karısını Şapka Sanan AdamOliver Sacks · Yapı Kredi Yayınları · 20204,634 okunma
152 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
Bütünün içinde biz de önemli bir parçayız.
Kitabın içeriğine baktığımda Hindistan'daki dinlerden birini anlatacağını anlamıştım. Aslında onlar buna din değil öğreti diyorlar. Tahminim odur ki yüce gördükleri bir kişiye karşı zamanla tapınmayla din haline sokmuş insanlar. Kitapta da Siddhartha bir Brahman oğlu olarak doğuyor, herkesten farklı bir çocuk. Dini bir eğitim veriliyor ve bir Brahman olmasını istiyor babası. Ama Siddhartha daha çok şey öğrenmek, hayatındaki sıradanlığı bozabilmek için evden ayrılıyor. Samana öğretisini benimsiyor. Yanında dostu Govinda ile beraber Samanalığın tüm gereklerini yerine getiriyorlar. Açlığı, sabretmeyi ve düşünmeyi öğreniyorlar. Münzevi bir hayat sürüyor, dünyalık şeylere gönül vermiyorlar. Ama bir gün Siddhartha öğrendiklerinin ona yetmediğini söylüyor. Ona göre bilgi aktarılabilir ama bilgelik anlatılmakla aktarılmaz. Daha sonra Buddha'yla tanışıp onu dinliyorlar. Govinda bu öğretiye bağlı kalıyor ve Siddhartha ile yolları ayrılıyor. Siddhartha doğadan öğrenilecek şeylerin farkına varıyor. Sonuç olarak aslında hepimiz bir arayış içindeyiz. Kimimiz bulmuş huzuru, mutluluğu kimimiz hala arıyor. Yaşadığımız herşey bize bir şey katıyor. Hepsinden bir ders çıkartıyoruz. Küçücük bir bebekken öğrenmeye başlıyor yaşamımızın sonuna kadar binlerce şey öğreniyoruz. Zaman geçmiyor gibi geliyor bazen, bazen çok çabuk geçiyor. Kendimizi hala aynı ben zannetsek de zaman, acılar, mutluluklar kısaca yaşadığımız gördüğümüz herşey bizi biraz yontuyor biraz da geliştiriyor. Bütünden ayrı değiliz. Bütünün içinde biz de önemli bir parçayız.
Siddhartha
SiddharthaHermann Hesse · Can Yayınları · 202038,4bin okunma
310 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Mehmet Eroğlunu okuduğum, tanıdığım ilk kitabı ve sanırım son olmayacak. Kitabı nasıl anlatabilirim diye düşünüyordum uzun uzun. "İnsanlar bu yorumu okuyunca kitabı okumak isteyecekler mi?" bu düşünceyle yola çıktım. Kitabı tek cümle ile özetleyin deseler "bir adamın geçmişi ve inancı ile olan kavgası" derdim. Ama buna eşlik eden şeyler de var tabi. Mesela devrimciler, aşıklar, soylular, alçaklar, uzun mektuplar, eski arkadaşlar.... Bu liste uzar gider. Ama en can alıcı nokta Ayhanın ense kökündeki yara ve beynindeki iblis. Kitabın dili yalın ve anlaşılır. Kitaptaki karakter sık sık geçmişe ve geçmiş içinde geçmişe gidiyor. Karakterin şimdiki anını bir sonraki adımını merak ediyorken için için geçmişteki sırlar ile dolu olaylar silsilesi de sizi kitabı çabucak bitirmeye itiyor. Kitap 60'lı yıllar Türkiyesine götürüyor sizi. Kesinlikle okunması gereken bir kitap. "Bizler aslında hayvanız," diyor. "Hem de en kötüsü, pençe yerine parmaklarına demirden ölümler kuşanan bur türden. Sanki Homo-Homicidus. Yani öldürmek içgüdüsüyle öldüren cinsten. Biliyor musunuz ki, doğada hiçbir canlı kendi türünden olanları salt öldürmek amacıyla öldürmez. Ama biz insanlar binlerce yolunu keşfettik. Kurşundan, nükleer silahlara kadar. Aslında korkağız. Ve bu doğanın içinde korkunç bir ürkeklik içindeyiz. Sonuç: öldürmek ya da Tanrı yerine geçmek güdüsü."
Issızlığın Ortası
Issızlığın OrtasıMehmet Eroğlu · İletişim Yayınları · 2014359 okunma
Reklam
289 öğeden 241 ile 250 arasındakiler gösteriliyor.