Ne tuhaf değil mi? Bir kitabın iki kapağının arasına sıkışıp kalmış gibiyiz. Sanki başka birinin öyküsünün içindeyiz, hatta ortasındayız. Bu insanı ürkütecek kadar tuhaf bir duygu.
Kitap mit görevlisi Sedat'ın sevdiği kız olan Mine'nin kaybolaması ve Sedat'ın onu bulma çabası üzerine. Bu yolda girdiği ruh halleri, o bölünmüşlük, o allak bullaklık. Kimin elinin kimin cebinde olduğunun belli olmadığı o acımasız dünya ve türlü oyunları. İstihbarat örgütünün içindeki entrikalar. Yaa var ya bu kitap anlatılmaz okunur diyorum başka birşey demiyorum. Kitap çok güzeldi anladığınız üzere. Yine bir keyifli vakit geçirdim ve polisiyenin dibine vurdum resmen. Kitabın sonuna kadar katilin kim olduğunu çözemedim. Şüphelerim yok muydu vardı. Ama bu kadarını da yapmaz herhalde dedim. Katili öğrendiğim an başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Mine'yi sevmemiştim ama kitabın sonunda acıdım beee kız'a. Yaaa işte böyle bir dünya demedim değil. Adam bu kitabı neredeyse 22 yıl önce yazmış kitabı şimdi 2018 yılındayız dünya yine aynı dünya hiç iyileşmedi aksine daha kötüleşti. İşte öyle bir pisliğin içindeyiz debelenmeler faydasız.
Yorumu bitiriyorum bir daha ki yoruma kadar hoşçakalın."Gerçek her zaman güzel değildir."
Sis ve GeceAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201318,9bin okunma
Çilekli dondurmadan bir kaşık alıyor çocuk, korkunç buluyor. Hemen her şeye, bebek mamalarına, sebzelere, suya sızan, kimi pençesine alacağı belli olmayan bir siyanür sızıntısı var ülkede. Çocuğuna aldığı ilk dondurmanın siyanürlü olduğunu bilmeyen baba, şımarıklık etme diyor, ye şunu! Çocuk tadı berbat dese de zorla ağzına sokuyor dondurmayı. Ta
Hepimiz hayatının bir döneminde bir yerde bir şekilde başına geldiği an, o düşüş, o kırılma noktası... Herkesin içinde yatan itiraf edemediği, insanın kendi bencilliklerini ve çaresizliklerini gördüğü ve kendiyle çelişmek ve yüzleşmek zorunda kaldığı içsel hesaplaşmalar, sorgulamalar, sancılar....
Aslında hepimiz bir düşüş içindeyiz. DÜŞÜŞ, kötü geliyor kulağa değil mi?
.
Bilirsiniz uykuda bile düşeriz o boşluğa. Uykuda, hayalde, gerçekte bir düşüş ki hiç bırakmaz peşimizi...
Kitaba gelecek olursam da Clamence'nin kırılma yaşadığı ve duyduğu kahkahanın aslında birgün hepimizin, içimizde duyacağı bir vicdan sesi olduğu gerçeği... Belki bizim de vicdanımız alay ederek düşmemizi bekliyordur bir köşede...
.
Kitabın dili ağır olsada, okurken bazen zorlansamda asla bırakmak istemedim.Tekrar tekrar okumak isteyeceğim, ve her okumamda da bana farklı duygular hissettireceğine inandığım kitaplarım arasında çoktan yerini aldı bile.
DüşüşAlbert Camus · Can Yayınları · 201915,2bin okunma
Çok sorunu var bu kitabın.
Öncelikle roman kişileri çok "yapılmış" görünüyor. İtkileri, acıları, sevinçleri, fikirleri çok düşünülmüş, taşınılmış, çatılmış. Umut ve Sanem'e dair yığınla şey okudum ama onları yakından tanıyamadım. Birinci tekil anlatıcıyla bile yakınlaşamadım onlara. Kendilerini sürekli acıyla tanımlamaları da mani
Selamlar sevgili kitap severler
Bugün yine bir #leyla hikayesiyle sizlerleyim. #durmadanleyla #aslıtohumcu
Elimizde var bir dişi, bir Eros, bir Zeus. Dişi aşka aşık bir kadın. Ama günümüz aşk sorunsallarından muzdarip.
Dolandırılmadığı mı kalıyor, tuhaf taleplerle karşılaşmadığı mı, dostlarıyla papaz olmadığı mı…
Dişinin ruh eşini arayışında
Etrafımızda bize fâniliğimizi ve acizliğimizi hatırlartan ne kadar çok şey var.
Bakınız,Ramazan da bunun için gelmezmi.
Gafletten uyandırmak için, ikazlar ile dolu bir kitabın indiği ayın içindeyiz.
"Atatürk'ten sonra hiçbir zaman, en büyük düşmanımızın cehalet olduğu anlaşılamamıştır. Bu yüzden de bugün hâlâ cehaletle savaş içindeyiz."
.
.
.
Celal Şengör 'ü dinlemeyi de okumayı da çok seviyorum. Her cümlesinin içi dolu, kendini bilen, gerçekçi bir bilim insanı. Olan değil, olunması gereken birey olduğu için de doğru
Ne tuhaf değil mi ? Bir kitabın iki kapağının arasına sıkışıp kalmış gibiyiz. Sanki başka birinin öyküsünün içindeyiz ,hatta ortasındayız. Bu insanı ürkütecek kadar tuhaf bir duygu.
Kitabı çok beğendim. Okuması zordur diye düşünerek ertelemiştim, ama dili sade ve olaylar gayet akıcı olduğu için hemen bitti. Hepsinin gerçek olmasını diledim. Tarihte İsmaililer böyle var olmalı diye düşledim. Sır sözcüğü pek çok öğretide karşıma çıkıyor. Kitabın bir yerinde herkesin gözü önünde olsa da herkesin anlayamayacağı bir fikir olduğu söyleniyor. Ne kadar doğru, hayatın içindeyiz ve anlamlandiramiyoruz. Sır, gözümüzün önünde ama hala kavrayamiyoruz. Halk, savaşçı , yönetici ve liderler için kademe kademe öğretiler var. İtaat ederek hayatımızı geçiriyoruz. Hayyam ve H.Sabbah gibi özü fark edemiyoruz. İbni Tahir, kişiliğinde olan şüpheciliğine fırsat verildiğinde diyar diyar gezmeye, hakikati deneyimlemeye gitti. Hayyam, zevk ve sefayla dünyanın tadını çıkardı. Hasan ise zekasıyla bir düzen kurdu. Hepsi 'gerçek' ile başka şeyler yaptı. O iyi bu kötü diyemem, hedefleri hayalleri başka başka insanlar güzel bir hikaye kurgusunda buluşmuşlar. Kitabın sonundaki öğretiyi kitaplaştıması ve her gruba ihtiyacı olan bilgiyi yazması da her devletin ve her dini grubun yapageldiği bir adet. Din adamları ve tarihçiler bunu yaptılar, yüzlerce inanç ve yüzlerce devlet gerçeği taraftarlarına kendi süzgeçlerinden geçirerek söyledi şimdiye kadar. Bundan sonra da aynı şeyi yapmaya devam edecekler. Sadece en tepedekiler bilecek: "Hiçbir şey gerçek değil, herşey mübah!"
Bir Gogol şaheseri...
2 ciltten oluşuyor. Birinci cilt ikinci cilde oranla daha kısa. Kısa olmasının nedeni ise Gogol'un "manik depresif psikoz" diye adlandırılan hastalığından dolayı geçirdiği bir bunalım sonucu yazdıklarını yakması.
Ana karakter Çiçikov. Garip bir amacı var. Gittiği yerlerde toprak sahiplerinden ölü olan canları
8 Mart “Dünya Kadınlar Günü”ne yetişsin diye bulduğum her vakitte “çok severek” okudum. 2019’da Bernardine Evaristo, Margaret Atwood’un “Ahitler” kitabıyla ile “Booker Ödülü”mi paylaşmışlar. Evaristo’nun sekizinci romanı olmasına rağmen, ödül alınca görünür olup bizde çevirilebilmiş anca.
“Kız, Kadın, Öteki” yazarın farklı bir imla kullanım
İnsanlar kendilerini anlatmaktan ne kadar da mutlular. Bıraksanız günlerce kendilerinden,hayatlarından, anılarından bahsederler. Bazen düşünüyorum da belki de bunları bize anlatmıyorlar. Kendilerini anlatıyorlar yani yaşadıklarını orada olduklarını kanıtlamak ister gibiler.
Kahramanımız pazarlama bölümünde çalışmaktadır. Rutine binmiş iş hayatında başarısız ve memnun değildir. Hayatını sorgulamaya başlar , o sorgularken bize de sorgulatır.
Hayatın içindeyiz ve bunu ispatlamak için bazen tekere çomak sokmak gerekir, bazen de kendimize iyisinden bir çimdik atmak. Hayattayım ve yaşıyorum ve hissediyorum hepsinin amacı bu.
Hepimiz günlük hayatımızda birçok şeyi sorgularız ;
Hayatın amacı ne ?
İçinde miyim dışında mıyım?
Kullanan mıyım kullanılan mıyım?
Dahil olduğumuz düzene kaptırmış yaşarken bazen saatin pilini çıkarmak kötü bir fikir değildir. Kitabın ben de bıraktığı bir çok düşünce oldu. Yazar sanki beni yazmış dediğim birçok yer oldu. Bir hiçliği ,varolanla anlatmak kolay değildir. Yazar bunu başarmış. Bazı sorulara cevap bulmamak daha mı iyidir bilemedim mesela ya yoksam?
Ya Yoksam?Koray Biber · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 024 okunma
Saffet Akkaya #alıntı
"Ve aslında insan kendi neslinin, kendi öz çocuklarının mirasını mahvetmişti."
"Ama ben, çıplak bedenimi örterken asıl gerçeği göremedim. Gerçekte utanılası olan bedensel çıplaklığım değil ama zihinsel çıplaklığım, yani cehaletim olmalıydı."
Yıl 2632. Yaşam tükenmiş, insanlık yok olmuş, dünya dediğimiz
Tam varıyorken ,boş veriyorum… Yoldan sapıp, gözkapaklarımı zorlayan bir gün ışığına bırakıyorum kendimi.
Sanki daha anlamlı bir şeylerin içindeymişim gibi. Yanlış söylenmiş bir kelimeyi düzeltmeye çalışmadan,o kelimeyle başlayan bambaşka,yeni bir cümle kuruyorum belki de kısıldığın bu delikten kurtulmanın tek yolu hatalarına güvenmek…
Zamanın içindeyiz ve zaman akıyor hiçbir şey yapmıyorken bile bir şey yapıyoruz bu sanat değilde nedir?
Kitabımız 47 başlık altında toplanmış öykü mü deneme mi diyeceğim konusunda kararsız kaldığım bir kitap.
Ama ne derseniz deyin hayatın o kadar içinden yazmış ki ben bu durumu yaşarken aynı şeyi düşünüyorum demeden alamıyorsunuz kendinizi.
Kısa uzun bir çok bölümü mevcut kitabın genelini toplayan bölüm ise kitaba ismini veren #hiçbirşeyyapmamasanatı bölümü.
Yazardan okuduğum bir kitap yazım tarzını çok beğendim özgür ve korkusuz bir kalemi var (okuyanlar anlar ) şimdi yazarın diğer kitabı olan #yayoksam kitabını okumaya gidiyorum. Malumm böyle bir yazarı bulmuşken tüm kitaplarını okumak lazım