Ah Sarah Jıo! hep aynı düzen, aynı kalıp... Yazarın artık kabuğundan, kendine kalıp olarak belirlediği o dar kafesinden çıkması gerektiğini düşünüyorum açıkçası. Çünkü hep aynı biçimde olan geçmişle bağlantılar, benzer hüzün işleyişleri, bulmaca gibi senaryolar, bilindik aşklar... İtiraf ediyorum ki, olay örgüsü etkileyiciydi. Romanda June Andersen'in, teyzesinin ölümünden sonra vasiyeti sonucu Mavi Kuş Kitabevine gelmesiyle başlar her şey. Orada hayatının aşkını bulur ve Kitabevinde kitapların arasında bulunan teyzesinin ve onun yakın arkadaşının birbirlerine yazdıkları mektuplar vasıtasıyla geçmişe ve sonuçlara doğru giden yolculuğu başlamış olur. Son mektuplarda ise teyzesi bildiği Ruby'in aslında teyzesi olmadığını öğrenecektir. Fakat, küskünlük yaşadığı sonradan ise vicdan azabı çektiği üvey kardeşinin doğan çocuğuna teyzelik yaparak teselliyi bulacaktır. Ne acıdır ki, çok sevdiği üvey kardeşi doğum yaptıktan kısa bir sonra ölür. Böylelikle June artık küçük Ruby, Mavi Kuş Kitabevi ve aşkı için vardır.