( Nuh’un büyükbabası Enok ) _Meleklerin Düşüşü ve Masonluk_ _İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu. Melekler, göklerin çocukları onları görüp şehvet hissettiler. Birbirlerine dediler ki: “Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan çocuklarımız olsun.” Liderleri Semyaza onlara dedi ki: “büyük bir günahın cezasını
Her şey varoluşunu, farkında olmadan korumaya çalışır. İnsan ölüme,ağaç kurumaya,toprak ayrılmaya,taş parçalanmaya direnir. Ama ne için? Yani neden direnir ? Her şeye bir salgın gibi yayılmış ölümsüz olma tutkusunu,neyin hırsını taşır? Şahit etmek için mi? Daha fazla tüketmek ,sevmek,sevişmek ve acı çekmek için mi? Biz çoğalarak ilerlemiyoruz. Eski olanı ileriye taşıyoruz. Bir zarf gibi. Biten bir mum gibi sönüyoruz,sönümleniyoruz. Son kalan ışığımızla yeni bir mum yakıp,görevi devrediyoruz. Yaşadıklarımız artmıyor,yani birikmiyor, çoğalmıyor. Biz azalıyoruz. Yalnızca mazruf var karanlığın içine saçılan solgun bir ışık milyarlar yaşında.Tıpkı o taşlar gibi, şu kuşlar gibi şahidiz işte.
Sayfa 142Kitabı okudu
Reklam
"Birikimli ve aydın kişiler olmanız sizin için bir imtiyaz ve ayrıcalık gerekçesi olamaz. Hâkimiyet, şan şöhret ve kaygısız, refah dolu bir hayata sahip olma hakkı da vermez. Aydın olmak sizler için bir vazife, ifa etmeniz gereken bir hizmettir. Sizin göreviniz bir mum gibi yanarak halkı ay- dınlatmaktır. Mumu yaktıktan sonra fanus altında tutmazlar, etrafa daha fazla ışık saçması için yüksek bir şamdana yerleştirirler."
Mevlana oğluna der ki:
"Bahaeddin! Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma! Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma! Merhem ve mum gibi ol, iğne gibi olma. Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen fena söyleyici, fena öğretici, fena düşünceli olma! Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun, işte o sevinç Cennetin tâ kendisidir. Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan, daima üzüntü içinde olursun, işte bu gam da Cehennemin tâ kendisidir. Dostlarını andın vakit içinin bahçesi çiçeklenir, gül ve fesleğenlerle dolar. Düşmanlarını andığın vakit, için dikenler ve yılanlarla dolar, canın sıkılır, içine pejmürdelik gelir."
“Birikimli ve aydın kişiler olmanız sizin için bir imtiyaz ve ayrıcalık gerekçesi olamaz. Hakimiyet, şan şöhret ve kaygısız, refah dolu bir hayata sahip olma hakkı da vermez. Aydın olmak sizler için bir vazife, ifa etmeniz gereken bir hizmettir. Sizin göreviniz bir mum gibi yanarak, halkı aydınlatmaktır. Mumu yaktıktan sonra fanus altında tutmazlar, etrafa daha fazla ışık saçması için yüksek bir şamdana yerleştirirler.”
Sayfa 148 - Koridor YayınlarıKitabı okudu
Ölümün Farklı Yaşlarda Farklı Algılanması
Çocuklukta ölüm, Gerileme olarak algılanır, çocuk ölümü tanımaktan kaçınır, ölümün kendisi için zamansız olduğunu düşünür ve ölüme suskun kalarak tepki verir. Çocuklar beş yaş civarında soyut düşünme yetisi gelişmediğinden ölümü anlamlandıramadığımız, altı – dokuz yaşlarında ölü insanın artık olmayan bir insan olduğunu öğrenmeye başlar, dokuz yaşından sonra kendi ölümünün farkına varır ve ölüm kaygısının bu yaşta yaşanmaya başladığını düşünürler. Ergenler genellikle ölümü anlamsız olarak nitelendirip bu konu hakkında konuşmazlar. Onlar için önemli olan ölümlü olma ve zamanın ilerlemesi gibi düşüncelere eşlik eden ölüm kaygısı baş edilmesi gereken bir durumdur. Yaşlıların ölümü zaman sıralaması açısından düşünüldüğünde uygun olarak Görülür ve yaşlı bireyin ölümü yakınları için Üzüntü verici olsa da beklenen bir ölümdür.
Sayfa 173 - Pinhan YayKitabı okudu
Reklam
127 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.