Ama hadi başka bir şeyden konuşalım.
Mesela mutluluktan. Nedir mutluluk?
Saat beri vurduğu sora da ayaklarını halinin üstüne sarkıtmış yatakta oturuyor ve keşişe hitap ederek konuşuyordu:
- Çok eskiden mutlu bir insan en nihayetinde kendi mutluluğundan kokmuş ve tanrıların kendisine merhamet etmesi için onlara en sevdiği yüzüğünü adamak istemiş. Biliyor musun ? Mutluluk beni Polykrates gibi bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece seviç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hislerj bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık. Işte uyumadım yine, uykusuzluktan muzdaribim, ama sıkılmıyorum. Cidden söylüyorum: Tereddüt etmeye başladım.
- Ama neden? Diye şaşırdı keşiş. Sevinç doğa-üstü bir his mi ? Insanın normal hali bu olamaz mı yani ? İnsanın akli ve ahlakı gelişimi ne kadar yüksek ne kadar özgürse , hayat ona o kadar keyif verir. Sokrates, Diognes ve Marcus Aurelius keder değil, sevinç duyarlardı. Havari de demişti ki : "Her zaman sevinin". Sevin ve mutlu ol.
Mutluluk beni de Polykrates gibi bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık. İşte uyumadım yine, uykusuzluktan mustaribim, ama sıkılmıyorum. Cidden söylüyorum: Tereddüt etmeye başladım.
Mutluluk beni de Polykrates gibi bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık.
Sayfa 30 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Mutluluk beni bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor.
"Yapılan işlere hemen katılmadığımdan, kendimi sorumlu duyumsamadığımdan, para tasam bulunmadığından dünyayı hiçbir zaman ciddiye almadım. Başka bir zamanda olsaydı, bu beni mistiklige götürürdü; çünkü az gerçekliğin doyurmadığı kişiler hemen gerçekliküstünü aramaya hazırdırlar. (...) Fakat ben gururdan tanrıtanımazdım. Gurur duygusuyla değil, benim varoluşumun kendisi gururdu, ben gururdum. Yanıbaşımda Tanrı'ya yer yoktu; öyle sürekli olarak kendi kendimin kaynağıydım ki, bütün bu sorunda bir Kadiri Mutlak'ın ne işi olacağını düşünemezdim. Daha sonralan, dinsel düşüncenin yürekler acısı fakirliği tanntanımazlığımı perçinledi. lnanç aptaldır ya da ikiyüzlülüktür. Annem dünya karşısındaki bu uçarı soğukluktan bir şeyler sezinlemiş ki, birkaç yüzyıl önce yaşasaydık benim keşiş olacağımı söyler hep. inancım olmadığı için ben de ciddiyeti yitirmekle yetinmişim."
Bütün otoritelerin 18. asır yapısı olduğunu söyledikleri bir evi, üstelik Edirne'de doğmuş olan Fatih'in doğduğu ev diye iftiharla bağrına basan, mağrur Yıldırım'ı bir çobanın yanık yanık çaldığı kavalıyla Keşiş Dağı eteklerinde hüngür hüngür ağlatan, Hançerli Hatice Sultan'ın vücuduna devasız yaralar olup yapışan, Evliya Çelebi'yi şevkten kırıp geçiren, çocukluğumdan beri kulaklarımda uğuldayan o tuhaf isimli derelerin şırıltısını Ulu Cami'nin göbeğine yerleştiren yine Bursa'nın şiirle karışmış karakteri değil midir?
- Bugün sabahtan beri aklımı kurcalayan bir efsane var, dedi. Bir yerde mi okudum, yoksa birinden mi duydum hatırlamıyorum, ama tuhaf ve hiçbir şeyle uyuşmayan bir efsane bu. Öncelikle sarih olmadığını söylemem lazım. Bundan bin yıl evvel kapkara giyinmiş bir keşiş Suriye'de ya da Arabistanda bir çölde yürüyormuş... Yürüdüğü yerin birkaç mil ötesinde balıkçılar gölün yüzeyinde ağır ağır ilerleyen başka bir kara keşiş görmüş. Ikinci keşiş meğer bir serapmış. Şimdi bütün optik yasalarını unutun, belli ki efsanede tanımıyor bu yasaları, devamını dinleyin. Seraptan ikinci bir serap meydana gelmiş, ondan da bir üçüncüsü, öyle ki kara keşişin sureti sonsuza kadar atmosferin bir katmanından diğerine iletilmiş. Kâh Afrika' da kah Uzak Kuzeyde... Nihayet dun ya atmosferinin sınırlarının dışına çıkmış ve sönüp gidebileceği şartlara bir türlü rast gelmeden tüm kainatı gezmeye devam etmiş. Belki şimdi Marsta bir yerde görünüyor ya da Güneyhaçı takımyıldızının bir yıldızında.
Merhaba sevgili okur
@ozgunozankaradag'ın özenle hazırladığı
Hayykitap'ın yayımladığı Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'den Hayat Dersleri adlı seçkinin yorumu ile karşınızdayım.19. yüzyılın ikinci yarısında tanınmaya başlayıp ünü yaşadığı çağın dışına taşan Rus romancı ve öykü yazarı Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Rus insanı ve kültürüyle
Şöyle mis gibi Fight Club'ı izlemişim, ardından Dr. Jekyll ve Bay Hyde'ın Tuhaf Hikayesi'ni okumaya niyetlenmişim. Varoluşsal sancılar için hazırım kısacası. Böyle bir moddayken okudum Kara Keşiş'i.
Çehov, dâhilik ve delilik arasındaki ince çizgiyi sorguluyor bu kısa klasikte. Hayal dünyasının bir ürünü olan Kara Keşiş'le
Mutluluk beni bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor.
-Benim de sık sık aklıma gelen bir şeyi tekrarlıyor olman tuhaf, dedi Kovrin. Sanki en mahrem düşüncelerime göz atmış, gizlice bu düşünceleri dinlemiş gibisin.
Sayfa 23 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Basım Haziran 2020