Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biliyor musun? Mutluluk beni bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor.
Sayfa 30 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 7.BasımKitabı okudu
Bugün sabahtan beri aklımı kurcalayan bir efsane var, dedi. Bir yerde mi okudum, yoksa birinden mi duydum, hatırlamıyorum, ama tuhaf ve hiçbir şeyle uyuşmayan bir efsane bu. Öncelikle sarih olmadığını söylemem lazım. Bundan bin yıl evvel kapkara giyinmiş bir keşiş Suriye’de ya da Arabistan’da bir çölde yürüyormuş.… Yürüdüğü yerin birkaç mil ötesinde balıkçılar gölün yüzeyinde ağır ilerleyen başka bir kara keşiş görmüş. İkinci keşiş meğer bir serapmış. Şimdi bütün optik yasalarını unutun, belli ki efsane de tanımıyor bu yasaları, devamını dinleyin. Seraptan ikinci bir serap meydana gelmiş, ondan da bir üçüncüsü, öyle ki kara keşişin sureti sonsuza kadar atmosferin bir katmanından diğerine iletilmiş. Kâh Afrika’da görüyorlarmış onu, kâh İspanya’da, Kah Hindistan‘da, kâh Uzak Kuzey’de… Nihayet dünya atmosferinin sınırlarının dışına çıkmış ve sönüp gidebileceği şartlara bir türlü rast gelmeden tüm kainatı gezmeye devam etmiş. Belki şimdi Mars’ta bir yerde görünüyor ya da Güneyhaçı’nda bir yıldızda. Ama cancağızım, efsanenin en mühim ve en güzel tarafı şu ki, keşişin çölde yürüdüğü günden tam bin yıl sonra serap bir kere daha dünyanın atmosferine girecek ve insanlara görünecek. Ve güya bu bin yıllık süre dolmak üzere… Efsane doğruysa kara keşişi bugün yarın görmemiz gerek.
Sayfa 10 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 7.BasımKitabı okudu
Reklam
mutluluğa dair:
— Çok eskiden mutlu bir insan en nihayetinde kendi mutluluğundan korkmuş (yani o kadar büyükmüş mutluluğu!) ve tanrıların kendisine merhamet etmesi için onlara en sevdiği yüzüğünü adamak istemiş.* Biliyor musun? Mutluluk beni de Polykrates gibi bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık. İşte uyumadım yine, uykusuzluktan mustaribim, ama sıkılmıyorum. Cidden söylüyorum: Tereddüt etmeye başladım. — Ama neden? -diye şaşırdı keşiş.- Sevinç doğaüstü bir his mi? İnsanın normal hali bu olamaz mı yani? İnsanın akli ve ahlaki gelişimi ne kadar yüksekse, ne kadar özgürse, hayat ona o kadar keyif verir. Sokrates, Diogenes ve Marcus Aurelius keder değil, sevinç duyarlardı. Havari de demişti ki: "Her zaman sevinin." Sevin ve mutlu ol. — Peki ya tanrılar birden öfkeye kapılırsa? -diye şaka yaptı Kovrin ve güldü.- Sahip olduğum konforu elimden alıp beni aç ve açıkta bırakırlarsa, bu pek de hoşuma gitmez. * Efsaneye göre Samos tiranı Polykrates'in çok başarılı olduğunu düşünen dostları ona en kıymet verdiği şeyi tanrılara adak adamasını tavsiye eder. O da en sevdiği yüzüğünü adak niyetine denize atar. Ancak yüzük bir balık tarafından yutulur ve bir balıkçı yüzüğü Polykrates'e geri getirir. Bunun üzerine Polykrates kaderden kaçış olmadığını anlar. Efsane psikolojide cezalandırılma arzusunu ifade eden bir komplekse adını vermiştir.
Sayfa 30 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Akrabalar bir yerden çıkmazsa tuhaf olurdu.
Doktorlar ve iyi kalpli akrabalar eninde sonunda insanlığın aptallaşmasına, vasatlığın dahilik sayılmasına ve medeniyetin yok olmasına sebep olacak.
Sayfa 35 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
*Biliyor musun? Mutluluk beni de Polykrates gibi bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık.*
+Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğiınİ tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık. İşte uyumadım yine, uykusuzluktan mustaribim, ama sıkılmıyorum. Cidden söylüyorum: Tereddüt etmeye başladım. - Ama neden? -diye şaşırdı keşiş.- Sevinç doğaüstü bir his mi? İnsanın normal hali bu olamaz mı yani? +Peki ya tanrılar birden öfkeye kapılırsa? -diye şaka yaptı Kovrin ve güldü.- Sahip olduğum konforu elimden alıp beni aç ve açıkta bırakırlarsa, bu pek de hoşuma gitmez.
Reklam
Biliyor musun? Mutluluk beni de Polykrates gibi bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık. İşte uyumadım yine, uykusuzluktan mustaribim, ama sıkılmıyorum. Cidden söylüyorum:Tereddüt etmeye başladım.
Sayfa 30 - Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
"Benim de sık sık aklıma gelen bir şeyi tekrarlıyor olman tuhaf, -dedi Kovrin.- Sanki en mahrem düşüncelerime göz atmış, gizlice bu düşünceleri dinlemiş gibisin."
Sayfa 23 - Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Eğitim ve İngiliz Dili
Oxford'da verdiğim konuşmanın ardından genç bir İngiliz bir İnternet sitesinde şöyle yazmıştı: "İngiltere, bağımsızlık için gerekli olan aracı Hindistan'a temin etmiştir. Modern demokrasi, bir anayasa ve insan haklarının teminat altında olduğu kendi kendini yönetme fikirlerini Hindistan'a yurtdışında tahsil görmüş
"Biliyor musun? Mutluluk beni de Polykrates gibi bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık. İşte uyumadım yine, uykusuzluktan mustabirim, ama sıkılmıyorum. Cidden söylüyorum: Tereddüt etmeye başladım. "
Sayfa 30
Reklam
“Biliyor musun? Mutluluk beni de Polkrates gibi bir parça endişelendiriyor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık. İşte uyumadım yine, uykusuzluktan mustaribim, ama sıkılmıyorum.”
_Tanrıları, tıpkı insanlar gibi sevgi ve nefretle harekete geçen, armağan ve kurbanlarla etkilenen duygulu ve zeki varlıklar diye biliriz. İşte, dinin kökeni budur. Dolayısıyla, puta tapıcılığın ya da çoktanrıcılığın da kökeni budur. Tanrısal varlıkları yetkinliğin en son sınırlarına değin yücelte yücelte, sonunda birlik ve sonsuzluk, yalınlık ve
Mutluluk beni de Polykrates gibi bir parça endişelendiri­yor artık. Sabahtan geceye kadar sadece sevinç duyuyor olmam, bu sevincin benliğimi tümüyle esir alması ve tüm diğer hisleri bastırması bana tuhaf geliyor. Üzüntü, keder ya da sıkıntı nedir bilmiyorum artık. İşte uyumadım yine, uykusuzluktan mustaribim, ama sıkılmıyorum. Cidden söylüyorum: Tereddüt etmeye başladım.
Keşiş şapkasını çıkarır , hasta günahları saydıkça keşiş avucunu kapatıp açar . Günahlarını itiraf edip bitirdikten sonra kesiş bir seyi alır gibi bir elini diger elin üzerine koyar) ve "'Onu aldim,' der." Daha sonra (toprağı) itiraf edenin günahlarindan bir sey kalmayacak sekilde sapkanin içerisine atar. Daha sonra şapkasını kapatıp kendisiyle birlikte dışarı çıkarır ve söyle der: "Günahlarını götürüp çöle atacağım ." Bu sekilde kendince hastanın günahlarından temizlendigini itiraf eder. Bu tuhaf inanç sadece Ermenilerden bir gruba Özgü olup hiçbir dinde yoktur.
Sorun sende…
Bir Zen ustası olan Lin Chi'nin hikâyesini duydum. Bir gün kulübesinde otururken biri onu görmeye gelmiş. Gelen adam öfkeliymiş. Karısı ya da patronu ile kavga etmiş ya da başka bir şey olmuş olabilirmiş... Ama öfkeliymiş. Öfkeyle kapıyı ittirip açmış, öfke içinde ayakkabılarını yere fırlatmış ve sonra büyük saygıyla gelip Lin Chi'nin
85 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.