Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Efendimizin (sav) ömrü dünyada yaşanmış en ideal hayattır. Cenab-ı Hakk'ın en büyük ikramları dünyada Ona olmuştur; Ahirette de yine O'na olacaktır. O, Allah'ın en sevgili kulunun yaşadığı hayat musibetlerle örülmüş gibidir. Babasını kaybediyor daha doğmadan, doğduktan sonra annesini ... Tam yanında kendini rahat hissedeceği bir dönemde, dedesini kaybediyor. Ardından, kendisini kollayan amcasını... Hz. Hatice ile biraz feraha kavuşur gibi oluyor ama çok geçmeden onu da kaybediyor. Çocuklarını kendi elleri ile toprağa emanet ediyor. Savaşıyor, yaralanıyor. Her an ölüm tehlikesi altında yaşıyor. Arkadaşlarından her biri Kur'an hafızı olan yetmiş kişi aynı anda öldürülüyor. Kendisine mecnun, sahir deniyor. Başına işkembeler atılıyor, şehrinden çıkarılıyor, eşine iftiralar atılıyor. Aç kaldığı, karnına taş bağladığı günler az değil. Hasır üzerinde uyuyor. Hüznünün zirve yaptığı 'senetül hüzn' , yani hüzün senesi denilen zaman aralığında çok sevdiği insanları bir bir kaybediyor.
Efendimizin (sav) ömrü dünyada yaşanmış en ideal hayattır. Cenab-ı Hakk'ın en büyük ikramları dünyada O'na olmuştur; ahirette de yine O'na olacaktır. Allah'ın o en sevgili kulunun yaşadığı hayat musibetlerle örülmüş gibidir. Babasını kaybediyor daha doğmadan, doğduktan sonra annesini... Tam yanında kendini rahat hissedeceği bir dönemde, dedesini kaybediyor. Ardından, kendisini kollayan amcasını... Hz. Hatice ile biraz feraha kavuşur gibi oluyor ama çok geçmeden onu da kaybediyor. Çocuklarını kendi elleri ile toprağa emanet ediyor. Savaşıyor, yaralanıyor. Her an ölüm tehlikesi altında yaşıyor. Arkadaşlarından her biri Kur'ân hafızı olan yetmiş kişi aynı anda öldürülüyor. Kendisine mecnun, sahir deniyor. Başına işkembeler atılıyor, şehrinden çıkarılıyor, eşine iftiralar atılıyor. Aç kaldığı, karnına taş bağladığı günler az değil. Hasır üzerinde uyuyor. Hüznünün zirve yaptığı 'senetül hüzn', yani hüzün senesi denilen zaman aralığında çok sevdiği insanları bir bir kaybediyor. En büyük musibetlerin isabet ettiği bu keder yılında, insanlık tarihinde kimseye nasip olmamış en büyük nimet de O'na nasip oluyor; Rable görüşmek, yani Miraç. Kederlerle kemalat arasında bir ilişki olmasaydı , Miraç, hüzün senesine denk gelir miydi? O'nun (sav) hayatında tahavvülün, halden hale geçmenin olmadığı hiçbir dönem yok. Fırtınalar içerisinde bir hayat... En güzel, en kıymetli hayat O'nunkiyse, ki bunda şüphe yok, 0 hayattan alınabilecek en önemli derslerden biri de kıymetli bir hayatın tahavvüllerle, fırtınalarla, değişim ve dönüşümlerle geçeceğidir.
Sayfa 72 - Kemalat TesellisiKitabı okudu
Reklam
Cenab-ı Hakk herkese bir kemal noktası tayin etmiştir. Buna tasavvufta, "Arş-ı kemal" derler. Her insanın bir Arş-ı kemali vardır. İbadet ve hizmetleriyle o noktaya çıkamayan insanı Cenab-ı Hakk musibetler marifetiyle kemaline erdirmektedir. Kader, manevi yolculuklarında yavaş gidenleri musibetler aracılığıyla hızlandırmaktadır.
Efendimizin (sav) ömrü dünyada yaşanmış en ideal hayattır. Cenab-ı Hakk'ın en büyük ikramları dünyada Ona olmuştur; Ahirette de yine O'na olacaktır. O, Allah'ın en sevgili kulunun yaşadığı hayat musibetlerle örülmüş gibidir. Babasını kaybediyor daha doğmadan, doğduktan sonra annesini ... Tam yanında kendini rahat hissedeceği bir dönemde, dedesini kaybediyor. Ardından, kendisini kollayan amcasını... Hz. Hatice ile biraz feraha kavuşur gibi oluyor ama çok geçmeden onu da kaybediyor. Çocuklarını kendi elleri ile toprağa emanet ediyor. Savaşıyor, yaralanıyor. Her an ölüm tehlikesi altında yaşıyor. Arkadaşlarından her biri Kur'an hafızı olan yetmiş kişi aynı anda öldü­rülüyor. Kendisine mecnun, sahir deniyor. Başına işkembeler atılıyor, şehrinden çıkarılıyor, eşine iftiralar atılıyor. Aç kaldığı, karnına taş bağladığı günler az değil. Hasır üzerinde uyuyor. Hüznünün zirve yaptığı 'senetül hüzn' , yani hüzün senesi denilen zaman aralığında çok sevdiği insanları bir bir kaybediyor. En büyük musibetlerin isabet ettiği bu keder yılında, insanlık tarihinde kimseye nasip olmamış en büyük nimet de O'na nasip oluyor; Rahle görüşmek, yani Miraç. Kederlerle kemalat arasında bir ilişki olmasaydı, Miraç, hüzün senesine denk gelir miydi? O'nun (sav) hayatında tahavvülün, yani halden hale geç­menin olmadığı hiçbir dönem yok. Fırtınalar içerisinde bir hayat ... En güzel, en kıymetli hayat O'nunkiyse ki bunda şüphe yok, o hayattan alınabilecek en önemli derslerden biri de kıymetli bir hayatın tahavvüllerle, fırtınalarla, değişim ve dö­nüşümlerle geçeceğidir.
Efendimiz(sav)
Efendimizin (sav) ömrü dünyada yaşanmış en ideal hayattır. Cenab-ı Hakk'ın en büyük ikramları dünyada ona olmuştur; Ahirette de yine ona olacaktır. O, Allah'ın en sevgili kulunun yaşadığı hayat musibetlerle örülmüş gibidir. Babasını kaybedi­yor daha doğmadan, doğduktan sonra annesini.. Tam yanında kendini rahat hissedeceği bir dönemde, dedesini kaybediyor. Ardından, kendisini kollayan amcasını... Hz. Hatice ile biraz fe­raha kavuşur gibi oluyor ama çok geçmeden onu da kaybediyor. Çocuklarını kendi elleri ile toprağa emanet ediyor. Savaşıyor, yaralanıyor. Her an ölüm tehlikesi altında yaşıyor. Arkadaşla­rından her biri Kur'an hafızı olan yetmiş kişi aynı anda öldü­rülüyor. Kendisine mecnun, sahir deniyor. Başına işkembeler atılıyor, şehrinden çıkarılıyor, eşine iftiralar atılıyor. Aç kaldığı, karnına taş bağladığı günler az değil. Hasır üzerinde uyuyor. Hüznünün zirve yaptığı 'senetül hüzn', yani hüzün senesi deni­len zaman aralığında çok sevdiği insanları bir bir kaybediyor...
Sayfa 73 - Hayykitap YayınlarıKitabı okudu
Efendimizin (sav) ömrü dünyada yaşanmış en ideal hayattır. Cenab-ı Hakk'ın en büyük ikramları dünyada O'na olmuştur. ahirette de yine O'na olacaktır. Allah'ın o en sevgili kulunun yaşadığı hayat musibetlerle örülmüş gibidir. Babasını kaybediyor daha doğmadan, doğduktan sonra annesini... Tam yanında kendini rahat hissedeceği bir dönemde, dedesini kaybediyor. Ardından, kendisini kollayan amcasını... Hz. Hatice ile biraz feraha kavuşur gibi oluyor ama çok geçmeden onu da kaybediyor. Çocuklarını kendi elleri ile toprağa emanet ediyor. Savaşıyor, yaralanıyor. Her an ölüm tehlikesi altında yaşıyor. Arkadaşlarından her biri Kur'ân hafızı olan yetmiş kişi aynı anda öldürülüyor. Kendisine mecnun, sahir deniyor. Başına işkembeler atılıyor, şehrinden çıkarılıyor, eşine iftiralar atılıyor. Aç kaldığı karnına taş bağladığı günler az değil. Hasır üzerinde uyuyor. Hüznünün zirve yaptığı 'senetül hüzn', yani hüzün senesi denilen zaman aralığında çok sevdiği insanları bir bir kaybediyor. En büyük musibetlerin isabet ettiği bu keder yılında, insanlık tarihinde kimseye nasip olmamış en büyük nimet de O'na nasip oluyor, Rable görüşmek, yani Miraç Kederlerle kemalat arasında bir ilişki olmasaydı, Miraç, hüzün senesine denk gelir miydi?
Reklam
Birinci Akabe Biatı
Hz. Peygamber, baştan beri, hac vazifesini yerine getirmek ve çevrede kurulan panayırlara katılmak için değişik bölgelerden Mekke'ye gelen Araplar'a İslam'ı anlatıyordu. Bir yıldan biraz daha uzun bir süre devam eden ve müslümanları çok zor durumda bırakan boykotun bitmesinden sonra önce eşi Hz. Hatice'nin, daha sonra amcası Ebû Tâlib'in peş peşe
Eski Ramazanlarda şehir na-kabil-i tasvir bir hüzn-ü leziz ile dolardı ve müminler camilerden taşardı. Enfüs ü afakta bir mest-i savm hissederdiniz. Her şey ve herkes sizin asab-ı saimenize biraz daha incelmiş, hafiflemiş, gizli bir neşve-i uhreviyye ile dilşad gelirdi.
Eski Ramazanlarda şehir nâ-kabil-i tasvîr bir hüzn-i lezîz ile dolardı ve mü'minler câmilerden taşardı. Enfüs ü âfâkta bir mestî-i savm hissederdiniz: Her şey ve herkes sizin âsâb-I sâimenize biraz daha incelmiş, hafiflemiş, gizli bir neşve-i uhreviyye ile dilşâd gelirdi..
Efendimizin (sav) ömrü dünyada yaşanmış en ideal hayattır. Cenab-ı Hakk'ın en büyük ikramları dünyada Ona olmuştur; Ahirette de yine O'na olacaktır. O, Allah'ın en sevgili kulunun yaşadığı hayat musibetlerle örülmüş gibidir. Babasını kaybedi­yor daha doğmadan, doğduktan sonra annesini ... Tam yanında kendini rahat hissedeceği bir dönemde, dedesini kaybediyor. Ardından, kendisini kollayan amcasını... Hz. Hatice ile biraz fe­raha kavuşur gibi oluyor ama çok geçmeden onu da kaybediyor. Çocuklarını kendi elleri ile toprağa emanet ediyor. Savaşıyor, yaralanıyor. Her an ölüm tehlikesi altında yaşıyor. Arkadaşla­rından her biri Kur'an hafızı olan yetmiş kişi aynı anda öldü­rülüyor. Kendisine mecnun, sahir deniyor. Başına işkembeler atılıyor, şehrinden çıkarılıyor, eşine iftiralar atılıyor. Aç kaldığı, karnına taş bağladığı günler az değil. Hasır üzerinde uyuyor. Hüznünün zirve yaptığı 'senetül hüzn' yani hüzün senesi deni­len zaman aralığında çok sevdiği insanları bir bir kaybediyor. En büyük musibetlerin isabet ettiği bu keder yılında, insanlık tari­hinde kimseye nasip olmamış en büyük nimet de O'na nasip oluyor; Rab ile görüşmek, yani Miraç. Kederlerle kemalat arasın­da bir ilişki olmasaydı, Miraç hüzün senesine denk gelir miydi?