Doğru düzgün öykü anlatabilmek için biraz yalancı olmak lazım. Gereğinden fazla hakikat, olayları içinden çıkılmaz hale getirir. Aşını dürüstlük seni samimiyetsiz gösterir.
"Öyleyse kendi tarafımı seçiyorum!" diye uludu Encanis. "Pişman değilim! Elime firsat geçse tek değiştireceğim şey, kendi yolumda ne kadar hızlı koştuğum olurdu.
Zihnimizin sahip olduğu en büyük beceri belki de acıyla başa çık maktır. Klasik yaklaşım bize herkesin ihtiyacı doğrultusunda geçtiği dört kapı olduğunu öğretir.
Birinci kapı uykudur. Uyku bize dünyadan ve onu dolduran tüm acıdan kaçabileceğimiz bir sığınak sağlar. Bir insan ağır yaralandığı zaman genellikle kendinden geçer. Aynı şekilde travmatik haberler alan birinin bayıldığı olur. Zihin ilk kapıdan işte böyle geçerek ken dini acıdan korur.
İkinci kapı unutmaktır. Bazı yaralar kısa zamanda kapanamaya cak, hatta belki de asla iyileşemeyecek kadar derindir. Ayrıca bazı anılar o kadar azap vericidir ki onlara alışmak mümkün değildir. "Za man tüm yaraları iyileştirir" sözü yanlıştır. Zaman çoğu yarayı iyileş tirir. Geri kalanlar bu kapının ardında saklıdır.
Üçüncü kapı deliliktir. Bazen insanın aklı öyle bir darbe alır ki kendini delilikte saklar. Bu ilk bakışta faydalı gözükmese bile öyledir. Gerçekliğin acıdan başka bir şey getirmediği zamanlar vardır ve bu acılardan sakınmak için zihnin gerçekliği geride bırakması gereke bilir.
Dördüncü kapı ölümdür. Son sığınak. Öldükten sonra bizi hiçbir
şey incitemez. Ya da en azından bize öyle söylenir.
Durup dururken, ortada fol yok yumurta yokken kendi kendimi gücendirdiğim çok oldu; aslında hiç sebep olmadığını bildiğim halde kendimi öyle dolduruyordum ki, sonunda gerçekten gücenip içerliyordum.