Ördüğüm duvarların yıkılışını izledim , Akreple yelkovanın birbiri ile verdiği o savaşı , Dalgaların içine alıp götürdüğü nefesleri ,canları , Gördüm doğruların yanlışlarını , Güneşin eşsiz günbatımını , Gözlerini izledim mavi,yeşil , kahve tüm tonları , Her şeyi tek bir filmde , tek bir oyuncu ,tek senaryo Bitmeyen bir hikaye gibi izledim .. Kavgaların bittiğini hiç görmedim , Gidenin geldiğini , Geldiğinde kalanı hiç bulamadım . Aradım çerçevedeki tek resmin gerçek sahibini , Ne gördüğüm sesleri , Ne gördüğüm izleri , Ne açan bir nar çiçeğinin kokusunda , Bende olanı kimse de göremedim . Öldü dersin, yaşadı dersin ,vardı dersin ,yoktu dersin Her şeyi söyle , Ama duymak istediklerim daha önce hiç duymadıklarım ..
Yazar Sema Maraşlı, giderek artan kadın cinayetlerinin gerçek sebebini yazdı. Uzun zamandır bu konuda çalışmalar yapan Maraşlı, kanuni düzenlemelerin yanlışlığıan vurgu yapıyor.Maraşlı, son cinayetten sonra bunları tekrar dile getirdi ve İstanbul Sözleşmesi'ne dikkat çekti. Maraşlı'nın Çocuk ve Aile sitesindeki yazısı şöyle: İstanbul
Reklam
The Last Psychiatrist[Narcissus]
Dikkatli dinliyor musunuz? I. Bu, hikayenin bildiğiniz hali: “Narcissus kendi yansımasına aşık olacak kadar kendine aşık bir adamdı. Başka kimse onun için yeterince iyi değildi. Havuzdaki yansımasına baktı ve söndü gitti.”
KENDİME SARI ELBİSE ALDIM
#51075561 etkinliği kapsamında ismini vermek istemeyen bir arkadaştan kısa bir hikaye: Havva, garadeniz'de yaşayan kendi halinde bir ailenin en büyük kızıdır. Hedefi orman mühendisi olmaktır. Artvin'de bu bölümü kazanır, okur ve mezun olur. Diplomasını alıp eve geldiği günün dört gün sonrası, annesi alır karşısına Havva'yi ve konuşur. Daha önce tüm aile bireylerinin karar verdiği o önemli meseleyi. Lafa nereden başlayacağını bilemez anne, çünkü Havva'nin haberi olmadan Adana'daki doktor kuzeni ile Havva'yi evlendirme kararı almışlardır. Bunları duyunca, ne tepki vereceğini bilmeyen, zaten içine kapanık olan Havva, odasına kapanıp gizlice ağlamakla yetinir. Oysa dokse içini; söylese annesine başka birini sevdiğini onlar da anlayışla karşılar ve belki vazgeçerlerdi. Çok utangaç biri olduğundan söyleyemez ve itaat eder ailesine. İsteme , söz derken nişan günü gelip çatar. Salon vb. ayarlandiktan sonra sıra kıyafet alışverişine gelir. Ancak Havva aradığı nişan elbisesini bir türlü bulamaz. Sonra diktirmeye karar verir. Herkes pembe, yeşil, mavi tonlarında beklerken Havva sapsarı (altın sarısı degil) bir elbise ile gelir salona. Evet, hiçbir renk o kadar yakışmamıştir Havva'ya;ruh haline; dünyasına... Sadece fotoğrafını çekenlere gülümser o gün. Herkes çekingenliğine verirken, yanında olan iki can arkadaşı durumdan haberdardır sadece. Gerçekten Havva çok güzeldi. Sarılar içinde daha çok güzel olmuştu. Hüzün mevsimi Eylül'e yakışan bir hüzünle...
Anneme mektup- 1
Bu sana yazdığım kaçıncı mektubum, yazarken sanki sadece seninle ben varız bu yeryüzünde, öyle ihtiyacım var ki buna. Beni gözlerinle çıkarıp bu kaosun içinden bassan bağrına. El yordamı ile öğrettiğin bu hayatın acımasız yanlarını, sesinle çevirsen tebessüme. Ablalarımın adlarını sıra ile sayıp, en son beni bulsan yine. Ben de mola versen. Dinlensen kalbimde, yüksek sesli özgürlük hayallerimi dinlerken, -deli kız- deyip, sakinleştirsen küçücük yüreğimi. Sensiz ve sessizce, salkım saçak geçen yılların arasından geçip geldim bunca yaşa, dünya döndü güzel kalpli annem, zarif, merhametli, cesur ve sabırlı annem... Varsın geçsin zaman, varsın değişsin takvimler, ne eksilir ki acıdan, ama kimse kimsenin içini görmeden yaşar. Çünkü söyleyecek sözümüz bitmiştir. Öyle bir sustuk ki tüm sözler intihar etti bu veda uğruna. Bilirim ki herkesin var vedaları, başka başka, ağır ve geçimsiz acılar. Ama sen benim acımsın, sen benim kaybolduğum en büyük yokluğumsun. Öyle büyük gittin ki! Ve Öyle çok gitmedin ki! Anmak seni, varmışsın gibi hissetmek daima...Mayalandıkça taş gibi ağırlaşan hasretim, en uzak gurbetim. Anlatmalara doyamadığım efsanem. Ömrümdeki eşsiz hikayem. Hiç bitmeyen bir varmış bir yokmuş masalım. Anneliğin hakkını en çok verenim. Ve hiç dönmeyen gidenim. Ruhunu yanımdan alma ne olur. Sonay Karasu
Eskiler mi güzeldi, eskiden mi güzeldi? Birçoğunuz bu soruyu duymuştur. Bence eskiler eskiden güzeldi. İkisi birbirinden ayrılacak şeyler değiller. Yıllar geçti, zaman ilerledi. Yaşadığımız Dünya'da eskiye nazaran fevkalade bir ilerleme oldu ve bu ilerleme bize de etki etti... Fakat ilerlerken fark etmediğimiz bir şey var; eski ile
Reklam
428 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.