Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Elifnur
Elifnur
@bizatihisansasyonel
Bu metin İngilizce dilinden otomatik olarak çevirilmiştir. Orjinali Göster
spotify.link/gFUSn0jihDbİÜ/Türk Dili ve Edebiyatı
aaaaaaaa
1 Nisan 2000
186 okur puanı
Mart 2023 tarihinde katıldı
Andrey Yefımiç, kırsal bir hastanenin doktorudur. İyi bir eğitim almıştır, bu yüzden yaşadığı kasabada etkin sohbet edebileceği kapasitede biri olmamasından şikayetçidir. Kendisi aslında alanında başarılı olabilecek bir doktordur ama kasaba hastanesinin kötü imkanları yüzünden hastaları doğru dürüst tedavi edememektedir. Bir süre sonra, o da diğer hastane personelleri gibi şartları düzeltmek ve hastalara gereken özeni göstermekten vazgeçer.
Bir gün 6. Koğuşta yatan bir hasta olan İvan Dimitriç'le tanışır. İvan'da çok iyi bir eğitim almıştır ve zeki bir genç adamdır. Andrey, günden güne İvan'ın sohbetinden keyif almaya başlar ve günlerini 6. koğuşta geçirir. Bu diğer personellerin endişelenmesine sebebiyet verir.
Kısa ama etkileyici bir eser. Delilik kavramını ve kalıplaşmış insan davranışlarını güzel bir dilla okuyucuya anlatıyor. İvan Ve Andrey'in sohbetlerini okumak keyifliydi.
Hayatı bir süredir yolunda gitmeyen Nora, kedisinin de ölümüyle kendini iyice dibe çökmüş hisseder. Sosyal medya hesabında bir intihar notu paylaşır ve kutularca antidepresan yutarak kendini öldürmeyi dener. Gözlerini açtığında, kendisini lisedeki kütüphanesinde bulur. Burada Nora ve kütüphane sorumlusu Bayan Elm dışında kimse bulunmamaktadır.
Bayan Elm, Nora'ya intihar girişiminin henüz başarılı olmadığını yani arafta olduğunu söyler. Gerçek dünyadaki bedeni pes edene kadar, ruhu bu kütüphanede kalmaya devam edecektir. Üstelik raflarda bir de "Pişmanlıklar Kitabı" isimli bir kitap vardır. Nora, bu kitaptan geçmişte yaşadığı bütün pişmanlıkları bulup değiştirme hakkına sahiptir. Nora, hayatı yaşamak istediği hale gelene kadar geçmişten bu güne yaptığı hataları düzelterek kusursuz hayatı bulmaya çalışır.
Karakterimiz, ölecek mi yoksa arzuladığı gibi bbir hayata sahip olacak mı diye merakla okuduğum bir romandı. Sadece üslubunu ve anlatımını pek sevmedim. Sanatsal cümleler kurmaya çalışırken kendini fazla kastığını düşünüyorum.
Kitap başarısız bir intihar girişiminin ardından şizofreni teşhisiyle hastaneye yatırılan 16 yaşındaki Deborah'ın hikayesini anlatıyor.
*
Ailenin büyükbabası, sonradan zenginleşmiş fakir bir göçmen olduğu için sosyal konumu ne olursa olsun insanlardan saygı göremiyor. Hak ettiği saygıyı görmenin tek yolunun, kızlarının iyi evlilikler yapması
Okur Takip Önerileri
Okuduğum en güzel manga. Uzun yıllar popülerliğini korumuş ve sevilen bir masalı, böyle uyarlamak çok güzel bir iş olmuş. Özellikle çizimlerini çok beğendim, olay örgüsü gerçek masala sadık ilerlemiş.
Evelyn Hugo'nun Yedi Kocası son zamanların en çok övgü toplayan romanlarından. Açıkçası benim için konusu hakkında fikir sahibi olmadan, sadece adını beğenip aldığım bir kitaptı. Okumaya başladığım gibi bitmesi bir oldu. Kitap resmen su gibi akıyor!
Ben daha kasvetli ve olay örgüsü geniş bir roman okuyacağımı sanmıştım ancak tahminlerimin aksine son derece basitmiş. Belki de romanı böyle güzel yapan; yazarın, sıradan ve olabilme ihtimali yüksek bir konuyu ele almasıdır. Benim beklentilerimi karşıladı.
Okurken bu kadar utandığım bir kitap daha hatırlamıyorum. Konusu, kurgusu, anlatım dili... Hepsi topluca rezalet. Bolca mantık hatası ve Wattpad klişelerinden "araklanmış" dandik bir konusu var. Sadece zaman kaybı.
Emma ve Dexter, üniversite mezuniyetlerinde tanışır. O zamana kadar Dexter, Emma'yı hiç fark etmemiştir ama Emma, okul hayatı boyunca ona aşıktır. Şans eseri mezuniyet gecesinde beraber vakit geçirir ve arkadaş olmaya karar verirler.
Dexter, zengin bir ailenin çocuğudur ve şımartılarak büyütülmüştür bu yüzden istediği her şeyi elde etmeye alışıktır. Geleceği için aptalca kararlar alır, önüne gelen bütün kızlarla takılır ama ne yaparsa yapsın ruhsal yönden tatmin olmuş hissedemez.
Emma ise orta gelirli bir aileden gelmiş, üniversiteden dereceyle mezun olmasına rağmen hayatını düzene sokamamıştır.
Kitap, ikilinin hayatının yıllar içindeki değişimini ve arkadaşlıklarının nasıl gelişeceğini güzel ve esprili bir dille anlatıyor.
Küçük Şeyler, Samipaşazade Sezai'nin 1891 yılında yayımlanan hikaye kitabı. Edebiyatımızda, Batı edebiyatındaki hikayeler ile benzerlik gösteren ilk hikaye kitabı olması sebebiyle son derece önemli bir eser. Okuduğum her hikaye beni çok etkiledi. İthaki Yayınları, günümüz Türkçesiyle yeniden basmış, oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum. Okuduklarım içinde en sevdiğim hikaye "Arlezyalı" oldu.
Bayan Bennet'in hayatta en çok istediği şey; beş kızının da iyi evlilikler yapmasıdır. Büyük kızları Jane ve Elizabeth'in yaşlarının büyük olmasına rağmen hala bekar olmaları ise onu her geçen gün daha da derinleşen bir umutsuzluk çukuruna çekmektedir. Bu derin umutsuzluk böyle sürer gider. Ta ki, Charles Bingley isimli zengin beyefendinin, yakınlarda bir malikaneyi kiraladığını duyana kadar... Haberi alan Bayan Bingley, kızlarından birinin bu zengin adamla evlenmesini kafasında tasarlamaya başlar ve eşi Bay Bennet'i, Bingleyleri ziyaret etmesi için ikna etmeye çalışır. Bilmediği şey ise, Bay Bingley'in çoktan bu ziyareti gerçekleştirdiğidir.
Her şey, Bayan Bennet'in umduğu gibi gider. Charles Bingley, Jane'den çok hoşlanmaya başlamıştır fakat önlerinde bir engel vardir; Bingley'nin en iyi arkadaşı Bay Darcy.
Darcy, burnundan kıl aldırmayan, kendini beğenmiş ve kibirli bir adamdır. Bennet ailesinin, Bingleylere eşdeğer soylulukta olmadığını düşünür ve her fırsatta bunu dile getirir.
Aile, Darcy'den nefret etmeye başlar özellikle de Elizabeth.
Kitap, Darcy ve Elizabeth arasındaki nefretin aşka dönüşmesini işliyor. Benim en sevdiğim kitaplardan biridir, karakterlerin derinliği ve dönemi göz önüne alındığında yazarın espiri anlayışı kitabın kolaylıkla okunmasını sağlıyor. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Koralin ve ailesi yeni bir eve taşınır. Alt katta eski oyuncu olan iki kadın, üst katta ise farelerden sirk yapmaya çalışan yaşlı bir adam yaşamaktadır. Anne ve babası ise yoğun iş temposuyla Koralin'e yeterince vakit ayıramamaktadır. İşler böyle gittiği için Koralin'in canı her geçen gün daha çok sıkılmaya başlar, küçük kız artık hayatından hiç memnun değildir. Ta ki gizli bir kapı bulana dek...
Koralin bir gece, bu gizli kapıdan geçince kendisini başka bir paralel evrende bulur. Burada anne ve babası kendisine karşı çok ilgili, komşuları ise çok eğlencelidir. Kitap boyunca kahramanımız Koralin'in iki farklı dünya arasında yapacağı seçime eşlik ediyoruz...
Ben kitabı çok sevdim fakat çocuk kitabı olmak için fazla ürkütücü buldum. Gerek konusu, gerek çizimleriyle bence çocuk kitabı olmaktan çok uzaktı. Ayrıca animasyonunu kitabından daha başarılı buldum.
Cadının Yüreği, mitolojik kurgu okumak isteyenlerin çok seveceği bir kitap. Yazar, hepimizin tanıdığı erkek karakterleri yan karakter olarak kullanmış ve yaşlı bir cadıyı baş karakter yapmış. Mitolojik hikayelerde kadınların hep geri plana atılıp, yan karakter olarak kullanıldığını düşünürsek olaylara kadın karakterin perspektifinden bakmak farklı bir deneyimdi. Son derece başarılı bir kurgu olmuş, Neil Gaiman'ın İskandinav Mitolojisi'ni, Madeline Miller'ın Kirke'sini sevenler mutlaka bir şans vermeli.
Bu kitabı alışveriş yaparken indirimde görünce almıştım. Yazarını tanımadığım, konusunu bilmediğim kitapları okumak bana sürpriz gibi gelir ve hoşuma gider ancak bu kitaptan sonra yeni bir yazara şans verebileceğimi sanmıyorum. Kitabın ilk kısmında yazarın özgeçmişi var, aldığı ödüllere bakarak gerçekten güzel bir öykü kitabı okuyacağımı düşündüm fakat çok yanılmışım. İlk öyküden son öyküye kadar hepsi birbirinin kopyası gibiydi. Karakterlerin sadece adı değişiyor, konular hep aynı. Elbette her yazarın belli bir dili, üslubu ve anlatımı vardır; bir öykünün ufak bir kısmını okuduğumuzda "Bu falanca yazarın yazım diline benziyor." deriz. Yazım şekli yazarın imzasıdır ancak bu öykülerde gördüğüm aynı tarz yazmaktan çok uzak, direkt aynısını yazmak. İki öyküyü art arda okuduğumda gerçekten içim bunaldı, betimlemeler uykumu getirdi... Sık betimleme yapmak, iyi bir öykü yazmanın temelini oluşturmuyor ne yazık ki... Bu kitap beni hayal kırıklığına uğrattı.
Lola, görebileceğiniz en renkli roman karakterlerinden birisi. "Renkli" derken abartmıyorum, değişik kostümler ve parlak giysiler giymeye bayılıyor. Kitapta genel olarak 17 yaşındaki karakterimizin, aile ve ilişki sorunlarını okuyoruz. Lola'nın 22 yaşındaki sevgilisi Max ile ilişkisinin uygunsuzluğu ve toksikliğini okurken sinir krizi geçirdim... Esas oğlanımız Cricket ise gerçek bir beyefendiydi, iyi çocuklar kazanacak!
Kitap hakkında söyleyebileceğim pek bir şey yok okuyucuya anlık kafa dağıtma dışında hiçbir şey sunmuyor. 6 yıl önce lisedeyken hoşuma gitmişti ama malum artık yaşım gereği bu tarz kitaplar bana hitap etmiyor, yine de tatlı bir aşk hikayesi okumak isteyenler göz atabilir.
Veronika Ölmek İstiyor
Veronika Ölmek İstiyor adlı kitabı ikinci kez okuyorum. Üç yıl sonra tekrar okurken fark ettim ki, kitap hakkında fikirlerim değişmiş ve daha olgun düşünmeye başlamışım...
Veronika, artık yaşamak istemeyen genç bir kız. Görünürde yaşamında bir problem yok fakat iç dunyası tıpkı kuvvetli dalgaların hüküm sürdüğü bir deniz gibi. Ruh halindeki bu çalkalanmaya daha fazla dayanamıyor ve kendini öldürmeye karar veiyor, kitabımız da burada başlıyor.
Veronika intiharından önce alaylı bir not yazar, dört kutu uyku ilacı içer ve ölmeyi bekler... Ancak sonuç umduğu gibi olmaz ve kendini bir akıl hastanesinde bulur. Doktor; içtiği ilaçların kalbine tesir ettiğini, en fazla bir hafta ömrü kaldığını söyler. Veronika yaşamdan öyle bıkmış durumdadır ki, bir hafta yaşamaya katlanamayacağını düşünür. Yeni bir intihar teşebbüsü için ilaç aramaya koyulur, bu esnada hastanede yatan diğer hastalarla da tanışır...
İlk okuyuşumda, kitaptan nefret etmiştim. Geçen günlerde rafta gördüm ve bir şans daha vermek istedim... İyi ki vermişim diyorum çünkü bu kitabı kaçırmak benim için büyük ahmaklık olurmuş. Romanda; Veronika'nın hayatı yavaş yavaş sevmesini, Eduard ile olan ilişki dinamiğini, Mari'nin yaşam deneyimini ve Zedka'nın öyküsünü de çok güzel işliyor yazar. Paulo Coelho'nun ne kadar iyi bir romancı olduğunu söylemeye zaten gerek yok. Üzerine bol bol düşünülebilecek keyifli bir okuma oldu benim için, romana başlayacak diğer okurlara da aynı keyfi vermesi dileğiyle
Kitap, Japon edebiyatının önemli yazarlarından çalkantılı yaşamıyla ün salmış Osamu Dazai'nin intiharından hemen önce tamamladığı son eser. Aynı zamanda Japonya'nın en çok okunan romanlarından biri... Adeta günah çıkarma niteliğinde.
Dazai, sonunda belirttiği notta bu kitabın otobiyografik bir eser olmadığını belirtse de, kişisel yaşamıyla olan çarpıcı benzerlikler eserin aynı zamanda otobiyografik alanda incelenmesine de kapı açıyor.
Kitabımız üç bölümden oluşuyor, başında ve sonunda ise yazara ait notlar bulunuyor.
Baş kahramanımız Yozo, varlıklı ve saygın bir ailede doğmuş fakat kendisini asla ailesine ait hissedememiş, her zaman bu mutlu aile tablosunun dışında hissetmiştir. Tıpkı bir yabancı gibi... Üstelik sadece ailesine karşı değil, topluma ve adeta bütün insanlığa karşı bir yabancılaşma hissetmektedir.
Kendisinin "soytarılık" dediği bir yöntemle, insanları güldürerek aralarında var olmaya çalışır ama bu yöntem de tam olarak işe yaramaz. İçinde kendini öldürmeye karşı derin bir arzu vardır, bir türlü bununla başa çıkamaz, yaşadığı topluma adapte olamaz, git gide içine kapanır, yalnızlaşır ve derin bir karamsarlığa gömülür...
Karanlık bir atmosfere sahip, boğucu bir yabancılaşma romanıydı. Yazarın içedönük anlatımı karakterle bağ kurmamızı kolaylaştırıyor ve birlikte dibe çekildiğimizi hissediyoruz. Fırsat bulduğumda tekrar daha dikkatli okuyacağım, etkileyici bir roman...
