"Bu davette topuğunuzun ya da kanadınızın
Biri kırık olmalı
Bu şartı yerine getirmeyenler
Kırık ön dişler ya da deşik ciğerlerle de
Katılabilirler"
Uzun hazırlıklardan geçtik biz
Uzak diyarlara uçtuk: başka çaremiz yoktu
Valery, Proust, Suare's, Claudel ve ben, aynı yaşta ve aynı toplulukta olmamıza rağmen birbirimizden ne kadar farklı olursak olalım, bizi belli eden ortak özellik öyle sanıyorum ki günlük olaylara karşı duyduğumuz büyük tiksintidir. Bugün başıma kakılan, kendimi bir davaya asla veremediğim sözü kadar hiç bir şey bana hem saçma, hem haklı görünmüyor. Bu da sorulur mu? Bir eseri o andaki etkisın'e göre değerlendiren yeni kuşağın önderleri işte en çok bu noktada bizden ayrılıyorlar. İstedikleri de çabucak elde edilen bir başarıdır. Oysa biz, kırkbeşimizi aşıncaya kadar adsız, beğenilmemiş, küçümsenmiş olarak bir köşede kalmayı pek tabii buluyorduk. Bugün olduğu kadar yarın da, coşturucu ve günün olmaya yönelen, zamanın aşındıramadığı hayran olduğumuz eserler gibi, sırf sürekli bir eser vermek kaygısı içinde, süreye güveniyorduk.