_Napolyon Bonapart_
_Devlet, benim.
_Para, para, para. (Başarının sırrı)
_Felaketlerin üstünde dimdik oturan insan soylu ve cesurdur.
_Gerçekler, büyük ruhlu insanları besler, küçük ruhları ise yaralar.
_Yapıcı eleştiri, akıllı insanları güçlendirir. Ahmakları öfkelendirir.
_Düşmanınız hata yaparken araya girmeyin.
_İki şey
İnsanlık nereye gidiyor? İnsan varlığını bundan sonra nasıl sürdürecek? Meta insana hazır mısınız?
Uzun zamandır , özellikle Homo Deus’u da okuduktan sonra kafamı yoran bir konuydu. Yazarın konferansına katılınca daha da netlik kazandı. Çağ olarak analog ile başlayan yaşamımız yavaş yavaş dijital ürünlerin ve uygulamaların, kolaylık adı altında bizim yerimizi doldurmasıyla devam ediyor. Akıllı süpürgeler, akıllı saatler, telefonlar, tabletler, çay makinaları yaşamdaki uğraşlarımızı bizim için karşılarken, biz yaşam dediğimiz süreyi nasıl dolduracağız? Aklımızı nerede kullanacağız?
Çok çarpıcı bir örnek verdi yazar; önceden televizyon ile aramızda 5 metre mesafe vardı. Ardından kumandalarla daha da yaklaştı, ardından tabletler telefonlar aracılığıyla dijital gereksinimimiz elimizde ve ileride de gözlüğümüzde ; kullandığımız eşyalar sayesinde içimizde.. Mesafeler giderek azalıyor, şirketler giderek beynimize doğru ilerliyor.. metaverse de tam orada! Algoritmalarla oluşturulan prototiplerimizle yaşam değiştiriyoruz.Bu dünyada yaklaşamadıklarımızı bize yaklaştırıyor, yaşatıyor ve biz bir teslimiyet yaşıyoruz. Bir anlamda da “Tanrılaşıyoruz.”
Belki de bu ilüzyonu zaten yaşıyoruz, olamaz mı?
Çoğu bilim kurgu filmi ya da dizisi bu sinyalleri vermeye başladı bknz. Altered Carbon, Suretler , Black Mirror vs.
Başta metaverse sözlüğü ile birlikte herşeyi anlatıyor kitap.. Bu dijital rönesans çağı ürkütücü görünebilir ama dünyanın neye evrildiğinden haberdar olmak artık şart.Yani “e- “ takısıyla yaşamaya hazır mıyız? E-göreceğiz
Bazı dergiler vardır; her sayısı için ayrı bir tema belirlenir, ardından yazı çağrısında bulunulur, dergi hakemleri gelen yazılardan uygun bulduklarını kabul eder ve kabul görmüş yazılar dergide yayımlanır. İşte Kutadgubilig o dergilerden değil, yazıların ortak bir teması yok. Yine de, biraz zorlama bir kategorize de olsa, yazılar dört kategoriye
Tocqueville... Sosyoloji tarihinin demokratı.
Var olan toplum ya da yaşanılan çağ eskiye dayanmaktadır. Yeni düzen tartışmalarının eski düzenin ana özelliklerini taşıdığını söyler. Tocgueville toplumu, demokrasinin ilke ve değerlerinin bir pratiği olarak ele almış. Fransız ve Amerika toplumlarını karşılaştırarak mevcut olmayan bir model kurmak
Kıymetli Tahsin Görgün hoca son bir yıl içerisinde hususen Medeniyet Tasavvuru Okulu vasıtasıyla tanıdığım pek kıymetli bir Müslüman. Bu süreç öncesine kadar kendisinden haberdar olmayışım benim açımdan hafife alınmayacak bir nâkisa. Zira akademide kalem oynatan, muhkem İslâm tasavvuruna sahip nadide isimlerden Görgün. Müslüman gençler olarak
Yine uzun soluklu, zorlu ve enfes bir Orhan Pamuk romanı okudum. Okuma zamanımla yazarın dünkü YKY söyleşisinin denk gelmesi de şanslı bir rastlantı oldu. Tıpkı yazdıkları gibi konuşmasıyla da “enginlere sığmam, taşarım!” diyor Pamuk.
Kitapta orta çağ İslam resmini tanıyıp, nakkaşların hüzünlü hikayelerine tanık olurken, dönemin perspektif
Dünya geoittir, iki artı iki dört eder, bir saat altmış dakikadır… diye gider bizlerin koşullu doğruları. Peki, bunlar kimin doğruları ve başkalarının doğruları bu kadar net, sorgusuz kabul etmemizin sebebi nedir? İnsan sorgulayan bir organizma değil miydi? Hayatta her şeyi kendi gözlem ve deneyimlerimiz ile bilmemiz mümkün değildir. Bazı şeyleri