"Eh, sonunda yola çıkıyoruz!" dedi Frodo. Çantalarını sırtlayıp sopalarını ellerine aldılar ve köşeyi dönerek Çıkın Çıkmazı'nın batı tarafına doğru yürüdüler. "Hoşçakal!" dedi Frodo, boş karanlık pencerelere bakarak. Elini salladı, döndü ve (kendisi bilmese de, Bilbo'nun tuttuğu yolu izleyerek) bahçe yolundan aşağı Peregrin'in arkasından hızla seyirtti. Aşağıdaki çitin alçak yerinden atladılar ve tarlalara vurup tıpkı otlar arasındaki bir hışırtı gibi karanlığa karıştılar.
Hayatı korkarak yaşayamazsın, Tom. Sörfünün üstüne çıkıp ayakta durmaya hazırlıklı olmalısın. Burnunun dibinde bir dalga varken korkuyu boş vermek zorundasın. O anın içinde olmak zorundasın. Gözünü kapayıp yapmak zorundasın. Korkuya kapılacak olursan kendini sörften düşmüş, başını kayalara çarparken bulursun.
Hem sınırlayıcı hem de eksiksiz olmak isteyen, kendisine uygun olmayan her şeyi ortadan kaldıran, dünyanın geri kalanını yöneteceğini ve yönetmek istediğini ilan eden her mantık, içi boş totoloji içinde değişime uğrar.
Aslında herkes, herkes hakkında önyargılıdır. Bu akıllı varlıklar olmamızın bir gereğidir. Önyargısı olmayan insan boş kafalı demektir; o ana kadar eline gelen verileri değerlendirememiş insan demektir.
“Biliyorum, her şey boş. Her şey boş, diye vaazlar vermek istiyorum fakat en küçük şey bile bana tokat gibi çarpıyor… Böyleyken bu koca hayatı ne yaparım, ne yapabilirim?”