Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu dünya, böyle gider... - Yağma yok. Böyle gelmiş, ama, böyle gitmez. Bir yerde, görürsün, tekerlenir. Boynu altında kalır.
Sayfa 106 - İthaki Yayınları.
Reklam
Allah (c.c.)'ın ezeldeki takdirine uygun olarak, örneğin; yeme, içme, giyme ve evlilik gibi meseleler kime kısmet edilmişse; bu paylar şaşmadan sahibini bulurlar. Kimsenin nasibi bir başkasına gitmez. Eğer böyle olmamış olsa; Allah (c.c.)'ın ezeldeki ilmine halel gelmiş olur ki, bu da mümkün değildir.
zor olan
Ben bu kitapta ve "Böyle Gelmiş Böyle Gitmez"de anılarımı yazarken, kendi kusurlarımı, ayıplarımı, utanılacak herşeyimi ve her yanımı -bilincine varabildiğim oranda- yazmaya kararlıyım. Ama yine de herşeyin yazılamadığını söylemek zorundayım. Çünkü anılarımızı yazarken, her zaman yalnız kendimizi yazmıyoruz, ilişkide bulunduğumuz insanları da yazıyoruz. İşte zor olan, kendimizi bile anlatmaktan zor olan bu; başkalarını, ilişkide bulunduğumuz kişileri anlatmak. Bize acı çektiren, hem de utanç veren öyle olaylar vardır ki, kendimizi düşünerek değil, başkalarına, özellikle yakınlarımıza zarar verecek diye onlar bizde ölüme götüreceğimiz giz olarak kalacaktır.
Önemli olan şu : İnsan yaşadığı her olayı özyaşamına almıyor. Özellikle istenmeden yaşanmış olaylar varsa, bunları belleğinden silip atıyor, unutuyor; hatta anılarını kendiliğinden değiştirip unutuyor. Yaşanmış olayları kendine göre değişti­rip düzeltip yeniden yaratıyor olayları. Anılarımı yazarken bunu iyice ayrımsadım. Sen, zaman zaman ortaklaşa günlerimizi, anılarımızı anlatıyorsun; bunları ya hiç anımsamıyorum, ya şöyle böyle silik bir iz gibi anımsıyorum. Çünkü özellikle Trakya'da geçen o günlerimizi ben yaşamak istememiştim ; İstemeden yaşamak zorunda kaldığım günlerdi. Bundan ötürü belleğimde derin iz bırakmadı o günler yada kimisini bilinçaltından istemeden kendi lehime değiştirdim.
Sayfa 834 - Nesin yayınevi 2015Kitabı okudu
Reklam
İlk rakı içişimiz. 59'luk denirdi. Kepsut Çayında. * Altınova dediğimiz yerde eğlenmemiz, mısır yememiz, pazarları geziyorduk. Herşey o kadar ucuzdu ki, üzüm yemek için bir büyük bağın üzümünü olduğu gibi satın almıştık. Canımız istediği zaman girer yerdik. Kilo kilo üzüm almaktan, bağın bütün üzümünü almak daha ucuza geliyordu.
Sayfa 827 - Nesin yayınevi 2015Kitabı okudu
"Başkalarının düşüncelerinden banane?
Sayfa 809 - Nesin yayınevi 2015Kitabı okudu
1946, belki 1947 yılı. . . Beyoğlu'nda İstiklal Caddesinin yokuş aşağı olan yan sokaklarındaki meyhanelerden birindeyiz. İlhan Selçuk, Çetin Even, Çetin Altan ve daha adlarını anımsayamadıklarım. Yanlarımızda eşlerimiz de var. Çetin Altan yüksek sesle konuşuyor ve bana sık sık ulan diyor. Bu sözü hiç sevmiyorum. Bunu söylemek bir içtenlikse, bir yakın olma belirtisiyse, Galatasaray Lisesi öğrenciliğin­ den tanıdığım Çetin Altan'la o günlerde yeni yeni tanışıyoruz. Ulan lafından çok sıkılıyorum ama, o sırada sıkıldığımı belli etsem tatsızlık olacak, içki sofraının keyfi kaçacak, hele eşlerimizin yanında . . . Hiç aldırış etmiyorum. Böyle durumlarda.
Sayfa 795 - Nesin yayınevi 2015Kitabı okudu
Bir üst sınıfta, benim tanık olmadığım şöyle bir olay geçmiş. Sınıfın en tembel, en haylaz, ama en kabadayı çocuğu, yazılı matematik sınavında, korkuttuğu sınıf birincisinden kopya alıyormuş. Öğretmen soruları sorunca, sınıf birincisi bakmış ki, soruları ancak bir ders saati içinde zar zor yanıtlayabilecek, kopya vermeye zamanı yok, arkadaşına, - Ben, demiş, soruları yanıtlarken sana da tıpkı tıpkısını fısıldayacağım. Sana ayrıca kopya vermek için zaman yok. Sen, benim sana fısıldadıklarımı değiştirerek yaz ki, hoca kopya olduğunu anlamasın. Böyle anlaşmışlar ve böyle de yapmışlar. Sınav sonunda sınıf birincisi sormuş: - Nasıl, değiştirdin değil mi? Öbürü, - Hiç merak etme, demiş, hoca kopya yaptığımı dünyada anlayamaz. Öyle değiştirdim ki. . . Senin bana eksi dediklerini artı, artı dediklerini de eksi yaptım!
Sayfa 749 - Nesin yayınevi 2015Kitabı okudu
Reklam
Askerliğin mantığı var mıdır? Sivillerin ve çoğunlukla yedek subayların, askerliği mantıksızlık olarak gör­ melerine katılmıyorum. Ben, ondört yaşımdan yirmidokuz yaşıma dek, onbeş yıl ordunun içindeydim. Orduda yetiştim. Sekiz yıl subaylık yaptım. Antimilitarist bir insanım. Kimine şaşılası gelebilir, hiçbir zaman -ordudayken bile- militarist olmadım. Ama o zamanlar antimilitarist de değildim. Meslek olarak askerliği çok da sevmiştim. Çoğunlukça sanılanın tersine, askerlik kesin bir mantık işidir, mantık ve mu­ hakeme. Bu bakımdan matematiğe çok benzer. Bu denli mantıklı olan askerlik, salt bizde değil, hemen hemen dünyanın heryerinde çoğunlukça mantıksızlık sayılır. Bunun nedeni bence şudur: Dünyanın bütün meslekleri, işleri, uğraşları hep insanların yaşaması, insan yaşamının uzaması ve kolaylaşması içindir. Oysa askerlik, insanı yaşatmak için değil, öldürmek için vardır.
Sayfa 722 - Nesin yayınevi 2015Kitabı okudu
"Konfücyüs Tanrıya şöyle yakarmış: "Tanrım! Bana kitap dolu bir evle çiçek dolu bir bahçe ver!" O yaşımda çiçek dolu bir bahçeyi gereksinmiyordum. Ama kitap dolu bir ev, hayır, bir ev değil, kitap dolu bir oda, bir odacık için yanıp tutuşuyordum. İçi kitap dolu bir küçümencik oda yeterdi bana.."
Sayfa 697 - Nesin yayınevi 2015Kitabı okudu
""Bellekte iz bırakmayan yaşantı, bence gerçek bir yaşantı değildir."
Sayfa 663 - Nesin yayınevi 2015Kitabı okudu
"mutluluğa kavuşamamış, yaşamları ziyan olmuş, değerleri yeterince bilinmemiş pekçok kadın tanıdım. Elbet böyle erkekler de vardır. Ama ben daha çok o türlü kadınlara acıdım hep."
Sayfa 642 - Nesin yayınevi 2015Kitabı okudu
"İnsan, iradesiyle duygularını, acılarını yenebilirmiş."
Sayfa 615 - Nesin yayınevi 2015Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.