Yaşamadığım ama bu kitapla yüreğimde hissettiğim, bir dönemin gerçekleri üzerine yazılmış bir hayat hikayesi...
Türkiye'de siyasilerin, ideolojilerin, fikirlerin çatıştığı ve kardeş kanının akıtıldığı döneme ait ilk okuduğum eser ve inanılmaz derecede üzüldüm. Hele idamı sadece eşitlik olsun diye yapılan Mustafa Pehlivanoğlu hakkında ne yazsam ne söylesem az olacak. Gencecik bir fidan, sadece görüşü dolayısı ile idam edilmiş ve arkasında acılı bir aile ve binlerce seven bırakmış. Bu nasıl bir oyunmuş ki, kimse bozamamış...
Eser, Mustafa Pehlivanoğlu'nun 12.Eylül 1980 öncesi ülkücü camiaya katılması ile başlayıp, idam edildiği güne kadar yaşadıklarını anlatıyor. İnandığı değerler uğruna verdiği mücadelesine ispat edilemeyen bir suçtan dolayı, aldığı hüküm ile başlayıp, darbe ile darağacında son bulan kısacık ömrünün arasında polisin, adaletin nasıl bir çürümüşlüğün içinde olduğununda konu edildiği üzücü bir eser olmakla birlikte bilmediğim bir döneme ait inanılması zor bir ortamı anlatan, yazım dili sade ve akıcı bir kitap. Eseri okurken şu soruyu da kendime sormadan edemedim. Aynı mahallede aynı topun peşinden koşan ve birlikte büyüyen farklı görüşteki bu gençler nasıl olmuşta böyle bir kanlı oyunun sahnesinde yer almışlar. İnanmakta zorlandım...
Yakın tarihe ilgi duyanların okumasını tavsiye ederim...
70'li yıllarda milliyetçi akımın siyaset sahnesindeki temsilcisi Alparslan Türkeş liderliğindeki MHP ve "Ülkücü Hareket"tir. Bu hareketin ayırt edici sembolleri Türklerin atası ve milli sembolü olarak kabul edilen "Bozkurt", üç kıtada hakimiyeti temsil eden ve Osmanlı'dan iktibas edilen "Üç hilal" ve idealizm ile adanmışlığı ifade eden "Ülkücü" kavramlarıdır.
BU DA BİZİM ŞEREFİMİZ OLSUN!
ABD Temsilciler Meclisi’nde ‘’Bozkurtlar/Ülkü Ocakları’nın terörist bir yapılanma olup-olmadığının araştırılması’’ yönündeki karar ibretle ve dikkatle ele alınmalıdır…
Neye muhatap olduğumuz, nasıl bir emperyalist projeyle karşı karşıya kaldığımız iyi görülmeli ve anlaşılmalıdır…
Her şeyden önce şunu söyleyelim ki, bu
11 Ocak 1971 Deniz Gezmiş ve arkadaşları İş bankasını soydu
(Resim) Canan Kaftancıoğlu: Mücadeleyi koşullarıyla değerlendirmezsek Deniz Gezmiş'e hırsız, Yılmaz Güney'e katil dememiz gerekmez mi? Bir de burdan bakalım.
Canan Kaftancıoğlu karısı, nereden bakarsan bak. Deniz Gezmiş hırsız, Yılmaz Güney katildir.
(Resim)Ekrem İmamoğlu: Mustafa
Damarlarından akan kanda Bozkurt Türküsü
Vatanına aşık olmuş kurt ordusu
Andını içmiş turan üstüne
Haydi ey Asenalar ey Alperenler kutlu sefere.
Ben Türk'üm! Ben Türk'üm!
Sarsılmaz yıkılmaz ülküm
Ülkücü derler bize
Değişmeyiz Turan'ımızı ite köpeğe.
.
Ülkü ocakları, vatanını, milletini, bayrağını canından çok seven milliyetçi gençlerin bir araya geldikleri, teşkilatlanarak aynı hedefe yönlendikleri eğitim merkezlyeridir. Ülkü Ocakları, gelecekte bu ülkeyi yönetecek gençlerin bilgilerinin artmasında, beceri ve liderlik özelliklerinin tanımlanmasında önemli bir okuldur. Ülkü Ocakları,
Şehit Bakanımız GünSazak,
Başbuğ'umun dünyaya kafa tutan Bozkurt Gün Bey'i..!
Başbuğ Türkeş siyasi hayata atıldığı dönemde Türkiye'nin aydınları yazar çizeri siyasi yöneticileri muhalefeti hakim olan güçlerin büyük bölümü batı hayranı Amerika hayranı Rus hayranı idi Çok az Milliyetçi muhafakar insan vardı devlet yönetiminde...
İşte Başbuğ böyle