Ah içimde ince bir sızı kaldı... Uzun zamandır okuduğum en içten ,samimi,hüzünlü hikaye oldu. Bende o karların altında kaldım sanki... Uzun hikaye diyebilecegimiz öykümüz bir köyde geçiyor. Babasından kalan tarlaları surerek geçimini sağlayan kahramanımız iki çocuğu ve eşiyle kalır. Evine yakın İslakkaya yi gözüne kestirir ve burada Su çıkarıp bahçe kurmak için çok çalışır. Muhtar Halil, Emrullah hoca, Hacı emmi, Dertli derviş ,Muzaffer bey her biri bu hikayeye bir yerinden tutunur. Zaman gecer ... Gurbet bu köye de uğrar. Köyün gencleri tek tek İstanbul'un yolunu tutar. Ancak kahramanımız koyunu ve ocağını asla terk etmez. Bir akşam üstü bahçeye bakmak geçer içinden zorla bastonla yürür ve kayar düşer orada kalır. Birden önünde cennt bahceleri açılmıştır.
Yazar etkileyici üslubu ile sizi hep hikayenin içinde tutuyor devamında ne olacak diye diye bir bakmissiniz sona gelmissiniz. Uzun zaman sonra 10 puan verdiğim bir kitap oldu. Mutlaka listenize alın.
Alıntılar ,
...ortada açık bir zulüm, bir haksızlık vardı ama; husumeti üzerine çekmek de öyle kolay bir iş değildi. Hele ki ucu kendine dokunmadıktan sonra...
Dünya dediğimiz de bir gurbet değil mi?
Değil mi?
'İnsanlar artık ne doğana seviniyor, ne ölene üzülüyor.
Varsa-yoksa, aldım-sattım, yaptım-çattım.
Her derdin ilacı ; bir tatlı tebessüm,iki güzel söz....
İnsanoğlunun kendi başına, kendi kararıyla bir şeyi bitirmesi, nokta koyması mümkün mü?...
Böyledir bu dünyanın düzeni.
Gâhi âbat, gâhi berbat olur.
Feleğin gülen yüzü kimden yana, ne zaman döner bilinmez.