Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
112 syf.
10/10 puan verdi
Dikkat ayrıntılı yorum içerir!!!
Hey Santiago Nasar, gel bakayım bir yanımıza anlat biraz , bir de hikayeyi senden dinleyelim...
Sen Angela Vicario'yla bir ilişki yaşadın mı? Gerçekten onun namusunu sen mi kirlettin? Sen vahşice ve işleneceği önceden herkesce bilinen bir cinayetin kurbanı oldun! Halbuki o kızın ikiz abileri bile bu cinayeti işlemek istemedi! Onun için herkese söylediler . ' Biz Santiago'yu öldüreceğiz dediler!' Ama hiç kimse inanmadı dostum, ya da inandı ama , nasıl olsa bunu bilen diğerleri bir şeyler yapar bu cinayeti engeller dedi ... Ama olmadı be dostum, kimse hiç bir şey yapmadı! Annen bile bir şey yapamadı! Sanki herkes kör oldu... Sanki kader senin ölmeni istedi! Neyse biz hikayeyi hep başkalarından dinledik. Angela "Benim namusumu kirleten bu adam "!dedi senden için... Sorgu yargıcı, hiç bir kanıt olmadığı için senin suçsuz olduğuna inandı ve şöyle bir not düştü dosyanın kenarına " Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım" biz kitabı okuduk ama hala tam bilmiyoruz , hiç kimse böyle vahşi bir ölümü hak etmez belki ama söyle be dostum , O sen miydin?
Çok önceleri okuduğum etkisi altında kaldığım bir kitaptı
Arkadaş sende kitabı anlatmışsın diye kızanlar olmuştur, kitabı okumadıklarından... Ama inanın bu kitabın daha ilk sayfalarında katilin kim olduğu söyleniyordu
Romeo ve Juliet.. Bir de böyle sonlar vardır işte, delice seversin ama vuslatı hiç olmaz hani. Hep yol gözlersin de geleni göremezsin ya hani. Hep bir geç kalmışlık hissi, yaşanmamışlık üzerine hissettiğin yıpranmışlık… Olmayanın, olduramadığının yarım kalmışlığı ama hiç yaşanmamışlığı, tadılmamışlığı… Yakınların bile uzaklığı… Dilinin ucunda sakladığın sözlerin can çekişi, bazen boğazında yutkunamadığın bir düğüm, bazen de bir tek kendi içinde susturamadığın yüreğin ve onun karşı konulmaz acısı..
• İnceleme •
Her toplum kendine özgü bir kimlik ve kültüre sahiptir. Ancak kültürler arası etkileşim sonucunda benzer kültürel ögelerde taşınmaktadır. William Shakespeare de bu etkileşimi oldukça başarılı bir şekilde yansıtmıştır. Eserlerinde kesin yargılar yerine kendi kimliğine ait olmayan, bütün halklarda görebileceğimiz kimlikler üzerine gözlemlerini anlatmıştır. Bu özelliğiyle eserlerine evrensellik kazandırmış, dünya çapında yankı getiren bir yazar olmuştur. Romeo ve Juliet oyunu da bu bakımdan önemli bir anlam taşır.
·
Puan vermedi
#Okudum
#KitapYorum
#Rüyadanİntikama
#UsameVelioğlu
#RomanKurgu
#KDYyayınları
#252sayfa
Merhaba arkadaşlar, ️
Bugün sizlere harika bir kitapla geldim. Hayalin kurguyla bütünleştiği nefes nefese bıraktığı, türlerinden ayrı, etkileyici bir kompozisyon çerçevesinde sıralı ilerleyen bir romandan söz edeceğim. Yazarımız Usame Velioğlu'nun ilk
"Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum."
Bu cümlenin bende yeri çok ayrıdır. Yıllar önce bir yerde denk gelmiştim. O zamandan beri hayatımdan kim çıksa hep bu cümle aklımda olmuştur. Hepimiz kendimizce basit hayatlar yaşıyoruz. Günlük koşuşturma içinde hayat akıp gidiyor. Seviyoruz, seviliyoruz, küsüyoruz, barışıyoruz... Hayatımızdaki insanların bir gün artık olmayacağını bu koşuşturma içinde unutuveriyoruz. Hepimizin böyle bir hikayesi yok mudur? Çok güzel bir gün olan ve sanki bundan sonra her günün böyle güzel geçeceğini düşündüğümüz ama tam o anda hayatın tepetaklak olmaya başladığı an...
Eğer sevdiğiniz biri varsa ona onu ne kadar sevdiğinizi söyleyin. Gözlerinin içine bakın. Kızmışsa gönlünü alın. Hayat çok kısa.
Palyaço kimdir? Palyaço bir insan olarak kimdir, neler hisseder? Yaptığı işin her yaştan seyirciyi eğlendirmek olduğunu düşünerek onların hep mutlu olduğunu varsayabilir miyiz, yoksa onların olumlu ve olumsuz her duyguyu yaşayan, hepimiz gibi birer insan olduğunu ve hepimiz gibi yaşamaya çalıştığını, kişiliğiyle, sanatıyla, hayalleriyle, kısacası
Babaya Mektup
Kitap bildiğimiz bir konu içeren kitap değil Kafka'nın babasına duyduğu adını koyamadığı duygularının iç dünyasıyla birleştirip kaleme döktüğü bir denemeyi içeriyor.
Babasına olan karmaşık duygularını ve onunla zıt ve aynı düşüncede olduğu olayları babasına bir mektup yoluyla anlatıyor. Yüz yüze konuşmamasının sebebi kaç yaşında olursa olsun hala içinde kalan çocuk tarafının babasından çekinmesinden kaynaklanıyor bence çünkü bu bütün erkek çocuklarına böyle olmuştur..
Kitap ilk başlarda kuşak çatışmasından doğan belirli bir düzeyde gitmeyen baba-oğul ilişkisini anlatsa da ilerleyen sayfalarda kendinizi görüyorsunuz. Toplumuzda her erkek çocuğu annesine daha çok bağlıdır ve babasıyla aralarında doldurulamayan bir duygusal boşluk mutlaka olur. Ben kitabı okuduktan sonra bir arkadaşıma okuması için verdim ve aynı şeylerin okurken onunda hissettiğini gördüm Kafka da hissetmişse bu Baba-Oğul çatışması bir evrensel meseledir o zaman.
Bu çatışmaları kafkayı okuyunca aslında nefret veya sevmekten çok kuşaklar yüzenden çıkan olaylar olarak anlıyorsunuz aslında kitap'da baba kötü biri değil sadece sevgisini göstermiyor hangimizin babası tam gösteriyor ki aslında öyle değil mi ?
Babalarımız Çınar gibidir meyve vermeseler de gölgeleri hep üstümüzde olmuştur..
