Yıllarca elimden geldiğince çoğu sektörde çalıştım ama sabit bir zihniyete denk geldim hep. Oda şu: İşten biri çıkar bin kişi konuşur biri girer bin kişi konuşur vs. Fazla detaya girmeyeceğim direkt bugünkü bir anımı anlatacağım. Seneler evvel Beylikdüzü'nde adı lazım olmayan bir sitede güvenlikken samimi olduğum iki kişi vardı. Biri orada oturan İran Azerilerinden bir abi biri de orada spor salonunda hocalık yapan bir ahbap. Bu ikisi bugün belli saat dilimlerinde çalıştığım yerde denk geldi. Azeri abi "o ne yapıyorsun? Burada mı işe başladın? Hayırlı olsun. Nasılsın, iyi misin?" diye güzel sözlerini saydı da saydı sağolsun. Şimdi burada ufak bir şey yazmak istiyorum. Mesleğimiz ne olursa olsun kendi âlemimizde yaşadığımız kavgalarımız, sevgilerimiz bizde kalıyor zannediyoruz. Biz ne yapıyorsak dünya âlem şahit oluyor. Neyse abi saydı "Senden sonra filankes işten çıktı şunu şunu yaptı, filan çıktı yabancı ülkeye gitti, filan eğri yaptı düz oldu" saydı da saydı. Sonra öpüştük koklaştık vedalaştık. Birkaç saat sonra spor hocasına denk geldim. Oda hâl hatır, hoşbeş derken oda saydı "senden sonra filankes şöyle yaptı, filankes işten çıktı, filan eğri yaptı düz oldu" vs. anlattı aklıma da gelmedi "Az evvel filan abi aynısını anlattı diye. Şimdi özetle diyeceğim şu: Hepimiz bu zamana kadar sayısız insan gördük, sayısız olaylar yaşadık, oturup şeceresini tutsaydık geride kalırdık ama ne zaman ki hem hayatta gideni geleni sorgulamak hoş geliyor. Ama kimse kimseye, hiç bir yere kalmıyor. Dönüp kendi içimizde barışık olmalıyız o yeter.