Bahara söyle güneş toplasın, sabaha kalmaz yanındayım…
Korkularımı anlatacağım ilk önce:
Dizimin kanadığı ilk günü; sevmeye yeltendiğim ve sevilmediğimi anladığım ilk günü; acının korkuları kuşattığı ölesiye savaştığı o ilk günü
Sonra diyeceğim:
Acı korkuları yenmişti
Ruhumun kederden gözleri kararmış, körlüğüne birkaç cenaze bile vermişti
Değişmişti çocukluğumun yazgısı
Sevmeyi bilmeyenlerin meyhanesinde çıraklık yapmıştı sadece…
Bir parça ormanda yürür, denize çıplak gireriz sonra
Sonra içeriz bak!
Karıştırmadan birkaç duble rakı veya şarap
Sen anlatırsın ha!
Öyle özledim ki bana bir şeyler anlatmanı…
Bana kurşunların ağırlığından bahseder, savaşın yaşanmış tüm acıları kustuğunu anlatırsın
Acı yaşandıkça korkusuz sanar ya insan kendini, işte o illüzyona nasıl küfrettiğini anlatırsın
Sonra bir Bukowski pervasızlığı sarar ruhunu, iki afilli cümle parlatırsın: "Çamur yer, şekeri sevmem. Nerede lan benim viskim!"
Der
Ardından bi şarkı patlatırsın
Dağ yeşerir...