Bugünkü Türkiye’de Atatürk ne ise, o günkü Türkiye’de de Sultan Mahmud o idi. Mezarından rejimi yönetiyordu. Nice memnuniyetsizlik, nice muhâlefetler oldu, hiç kimse II.Mahmud’un yolunu bırakmaya cesaret edemedi.
15. asırdan itibaren büyümeye başlayan modern Rusya'yı oluşturan iki tarihî öğenin Bizans ve Altın Orda etkileri olduğu bugün artık gittikçe daha fazla açıklık kazanmaktadır.
Fatih, İstanbul'u fethedince kendisini eski Roma imparatorları konumunda görmeye başlıyor. Türklerde taht iline hâkim olan hükümdar o imparatorluğun da sahibi olur anlayışı var. Fatih kendisini Doğu Roma imparatorları gibi görmeye başladı ve Kayser-i Rum unvanını aldı. Ama bu demek değildir ki Bizans ananesini aldı. O, Müslüman bir hükümdardır.
Pek yaygın bir kanaatin tersine, Osmanlı toplumunda 16. yüzyılda polygamie'nin (çokkarılılık) pek iltifat görmediği anlaşılıyor. Bazı seyyahlar da bu durumu gözlemişlerdir. Örneğin 14. yüzyıl sonunda Türkiye'den geçen Alman Protestan papazı Salomon Schweigger, "Türkler dünyaya, karıları da onlara hükmeder. Türk kadını kadar gezen, eğleneni yoktur. Çok karılılık yoktur. Herhalde bu iş denemiş, dert ve masrafa neden olduğunu anlayıp vazgeçmişler. Boşanma pek görülmüyor. Çünkü boşanırken erkek para ve eşya veriyor ve kız çocuk anaya kalıyor" demektedir.