Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sonraları özgün müziğe "müzikal cevap" da verildi ama cevap yine Unkapanı'ndan geldi: Kentli orta sınıfların, yarı aydınların ve "maksat rap olsun" diyenlerin kaseti Vitamin.. Kent değerlerine ısınıp " Aman bizi kıro sanmasınlar" derdine düşenler için, "İstanbul mahvoldu, her yana magandalar doldu" şikayetlerine bir de çiğköfte espirisi ekleyince aydın olduklarını zannedenler için, ikinci ligde mücadele eden uçuklar için birebirdi bu kaset
Yalan Yıllar
"Gerçi Münevver için yazdığı doğum günü şiiridir Nazım'ın ama yeni yıla da uyar: Yapraklara dallara / yeşillere allara / Nice nice yıllara gülüm, nice nice yıllara..."
Reklam
"Manhattan'la Queens arasındaki ucuz otele yakın, sefil barlar vardı. ... Bir gece yaşlı bir adam geldi yanıma. Kısa boylu, şişman sevimli biri. İki haftadır görüyordum onu otelde. Adının Glenn olduğunu biliyordum. Hiç konuşmuşluğumuz yoktu. Muhabbetimiz de konuşarak başlamadı zaten. Kolundaki dövmelerden birini gösterdi. Baktım, bir şey anlayamadım. Hayli başarısız bir dövmeydi. Bıyıklı bir adam suratı çizilmeye çalışılmıştı. Başımı kaldırdım, gözlerimle "Eeee?" diye sordum. Bıyıklı adam dövmesinin altındaki yazıyı gösterdi. Dikkat etmemiştim. Etseydim "Eeee?" diye bakmazdım. "Aaaa, bu ne yaaaa!" diye bakardım. İki kısa kelimeden oluşan bir yazıydı. "Ümite Besen"...
"Canım sıkılıyor, sen bu can sıkıntısını da bilmezsin! Bu korkunç bir şey, işsiz kalmak, yapacak işi olmamak..."
Bıçkın ve Ağlak
Mars'a turist olarak gidebilme hayalini ben de paylaşıyorum. O müthiş bir şey olur. Asıl müthiş şey ise dünyaya turist olarak gelme hayali..
Sayfa 481Kitabı okudu
“Bu ne cehalet, bu ne sefalet, bu ne saldırganlık, bu ne görgüsüzlük, bu ne çirkinlik!”
Reklam
“Türkler çok akıllıdırlar, bilgiçtirler. Çinliler, daha çok gördükleri şeyleri, daha güzel benzetirler, daha güzel yalan söylerler, daha iyi adam kandırırlar, adam gönlü almak için daha çok alçalıp, katlanırlar; bir maymun gibi... Türkler ise akla gelmeyecek şeyleri birdenbire ortaya koyarlar. Türkler, başka uluslardan örnek almaktan hoşlanmazlar. Türkler, kendi büyüklerini içten sayarlar, yollarına can verecek kadar severler, fakat bu sevgilerini Çinliler gibi ortaya döküp bağıra, çağıra söylemezler. Dostlarına dostturlar. Bir kimseye düşman da oldu mu yüzüne söyleyiverirler. "Ben sana düşmanım, seni vuracağım, kendini kolla!" derler. Sarıçiçek: - İyi ama, böyle söyleyince düşman kendisini vurdurur mu? dedi. Kolsuz Adam güldü: - Bu özel bir duygudur, dedi. Türkler güçlerine güvenirler. Gücüne güvenen düşmanını bilerek vurursa övünebilir, kahpecesine arkadan vurmakla kimse övünemez. Türk, başı yerde gezmeyi sevmez. Sarıçiçek hayretle bu adama baktı.”
Sayfa 89
Acemi Eğitimi
Hiçleşme istasyonuna ayak bastığımızda, birbirimize veda bile etmeden, bir kez olsun arkamıza bile bakmadan ters yönlere yürüyüp gideceğimizi düşünürdük. Yaşanmışlıkların tortusu yüreğimize çökerdi.
-İstanbul'da konaklarda şölenler verilir. Yenilir, içilir, can cümbüşleri edilir, olan oracıkta olur biter. Bu ne kıskançlık böyle? - Bizde bir hatunu başka ere vermezler. Böyle olagelmiştir. Bunda huyumu değiştirecek değilim ya? Ben herkesin avucladığı çeşmeden su içmem.
Sayfa 70 - Atlas kitapeviKitabı okudu
Değişen şöhret kültürü
Son yıllarda, şöhretler söz konusu olduğunda, gündelik hayat ve sosyal medyada çok karşılaştığımız bir ifade var... "O kim amk" ve "o kim aq" şeklinde. İki anlamda kullanılıyor. Bir, bazı insanların çok önem verdiği, hayran olduğu birini gerçekten hiç duymamış, bilmiyor ve soruyor o kim diye... Bir de "biliyorum ama değer vermiyorum, bilmezden geliyorum" anlamında kullanılıyor.
Sayfa 197Kitabı okudu
Reklam
Goffman'ın izlenim yönetimi gerçekte gurur, iyi görünme arzusundan kaynaklanan ve utanç ya da küçük düşmekten kaçınma için bir yöntemdir. Goffman”ın, “Biz hepimiz sonuç olarak rol yapan oyuncular değil miyiz?” sorusu, bizim utanmış olmaktan kaçınmak için, diğer insanların bizimle ilgili izlenimlerini kontrol etmek istememizin bir nedenine işaret eder (Wallace&Wolf, 2012, s. 333). Bu bağlamda, sosyal medyada onanmak ve beğenilmek için kendimizle ilgili paylaşımlar yaparız. Bu paylaşımlar, ait olunan cemaatin kabul edeceği, “olması gereken”den, salt toplum tarafından legal görülen duygu ve davranışlarımızdan oluşmaktadır. Sosyal medyanın bu ikircikli ruh hali şizofrenik parçalanmışlıklara neden olmaktadır. Bu bağlamda, Can Kozanoğlu'nun, sosyal medya ve toplumsal şizofteni hakkındaki yorumu anlamlı hale gelmektedir: "Bir insanın sekiz dakikada attığı tweetlere bakın. Birinden nasıl nefret ettiğini, onu nasıl kötülükleri beklediğini söylüyor, bombalamaktan bahsediyor. Üzerine bir Cemal Süreya şiiri, eğer muhafazakâr ise İslamcı bir şairin şiirini paylaşıyor. Birkaç dakika sonra 'süt içtim içine de bal koydum! tweeti atıyor. Sonra 'iyi geceler ben uyuyorum' diyor. Hepsi sekiz dakika içinde oluyor. Buyurun size şizofreni zemini." (Ongun, 2015).
Sayfa 203 - Veybi BayhanKitabı okudu
İnsan okudukça, düşündükçe yargılarının keskinliği törpüleniyor.
Okumak güzel şey, olabildiğince okuyayım diyen ve bundan zevk alan insanlarla, yani iyi okur dediğimiz insanlarla doğuştan okuyucular iki ayrı grup bence. Doğuştan okuyucular her zaman yazar çizer de olmaz, hatta entellektüel yönleri de olmayabilir. Hiç kitap okumadığını söylese şaşırmayacağın insan, bir yerde bir kitap bulur okur, gazete okur, broşür bulur okur.
488 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.