Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Hepimize 'Büyüyünce ne yapmak istiyorsun?, Büyüyünce kim yada ne olmak istiyorsun?' diye sorulmuştur. Hayat zaten büyümek ve değişmek demektir. Durağan değildir. Mesele varılacak nokta değildir. Mesele soruyu bir kere ve sonsuza kadar cevaplayıp işi halletmek değildir. Hiç kimse ne olmak istediğini bilmez. Doktor, mühendis yada hukukçu olmak için bir kutucuğa çarpı atmış olanlar bile.. İnsanların ihtiyacı olan şey, ne istediklerini, büyüyünce kim olmak istediklerini anlamak için bir süreçtir, bir tasarım sürecidir. Yaşamınız bir nesne değil, bir deneyimdir ve işin eğlencesi de bu deneyimi tasarlamak ve tadını çıkarmaktır."
Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ancak hayattayım.
Reklam
sevgi: matematiktir... aşk: dört işlem artı: iki yüreğin tek yürek olup atmasıdır eksi: bir yüreğin diğerini satmasıdır çarpı: yüreklerin birbirine tapmasıdır bölme: iki yüreğin yeni bir yürek yapmasıdır …aşkın ana dili yoktur....
Durup dururken böyle bazen insan hatırlar ya hani, böyle unutmak ister ama yine de hatırlar. İlyas'da öyleydi yani; gidecek yeri olmayanın, yolu uzun, kederi de derin olurmuş. Bizim İlyas da o gün sabah kahveyi açtıktan sonra dellenmiş, gideceğim diye tutturmuş. Bilal Abi de ikna edememiş İlyas’ı; yazıhaneden biletini almış, valizini de
Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim - Can Yücel
Hayatta ben en çok babamı sevdim. Karaçalılar gibi yardanbitme bir çocuk Çarpı bacaklarıyla- Ha düştü, ha düşecek... Nasıl koşarsa ardından bir devin, O çapkın babamı ben öyle sevdim. Bilmezdi ki oturduğumuz semti, Geldimi de gidici hep, hepp acele işi! .. Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi, Atlastan bakardım nereye gitti, Öyle öyle ezber etti Sevinçten uçardım hasta oldum mu, 40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar İstanbul'a. Bir helallaşmak ister elbet, diğ'mi oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu. Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu. En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin. Daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim. Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına " Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?" demiş. "Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma." diye ilave etmiş. Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş. Öğrenci resmi yeniden yapmış. Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş. Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş. Usta ressam şöyle demiş: "İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. İkincisinde, onlardan müspet, yapıcı, olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi." - Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın. - Değer bilmeyenlere sakın emeğini sunma. - Asla bilmeyenle tartışma.
Reklam
Asla Bilmeyenle Tartışma
Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına ” Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?” demiş. “Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma” diye ilave etmiş. Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş. Öğrenci resmi yeniden yapmış.Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş. Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş. Usta ressam şöyle demiş: “İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. İkincisinde, onlardan müspet,yapıcı,olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.” – Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın. – Değer bilmeyenlere sakın emeğini sunma. – Asla bilmeyenle tartışma!
Ben olmamış bir kahraman emeklisi, ben bir kırmızı çarpı, ben uygun adım serseri, bir gençlik düşü, ben bir yanılgılar bileşimi, ben: yeri belli olan; geçip gidiyorum şehrin içinden. Hayatın akışına aldırmıyorum. Çünkü ben suskunluk ve unutuşun sivil ifadesiyim.
Murat Gülsoy
Sevgi: matematiktir... aşk: dört işlem Artı: iki yüreğin tek yürek olup atmasıdır Eksi: bir yüreğin diğerini satmasıdır Çarpı: yüreklerin birbirine tapmasıdır Bölme: iki yüreğin yeni bir yürek yapmasıdır
Sayfa 40 - Çatım Yayınları 1. Baskı Eylül 2006Kitabı okudu
Olmamış Kahraman Emeklisi
"Ben olmamış bir kahraman emeklisi, ben bir kırmızı çarpı, ben uygun adım serseri, bir gençlik düşü, ben bir yanılgılar bileşimi, ben: yeri belli olan; geçip gidiyorum şehrin içinden. Hayatın akışına aldırmıyorum. Çünkü ben suskunluk ve unutuşun sivil ifadesiyim." Murat Gülsoy/ İstanbul'da Bir Merhamet Haftası
Reklam
296 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Ben olmamış bir kahraman emeklisi, ben bir kırmızı çarpı, ben uygun adım serseri, bir gençlik düşü, ben bir yanılgılar bileşimi, ben: yeri belli olan; geçip gidiyorum şehrin içinden.Hayatın akışına aldırmıyorum.Çünkü ben suskunluk ve unutuşun sivil ifadesiyim.Aslında Promete’nin ciğerini söken kartal olmalıymışım. Promete olamadıktan sonra...Bir kitabın bize yeni bir dünyanın kapılarını aralamasını ya da kendi deneyimimize farklı ve daha parlak bir ışık tutmasını bekleriz çoğu kez. Çaresiz bir anlam arayışıdır bu. Murat Gülsoy, İstanbul’da Bir Merhamet Haftası’nda, bu çaresizliğin insani boyutunu aramaya çıkarken okurlarını da peşinden sürüklüyor. Kimi zaman ürkek, kimi zaman saldırgan kahramanları, kimi zaman şiirsel, kimi zaman mekanik üsluplarıyla bizi "bakmaya" davet ediyorlar. Ancak, Gülsoy’un edebiyatı, röntgenci heveslerden uzakta, arka pencereye değil, yazıdan bir aynaya bakmaya çağırıyor okurunu. Anlamı kendinde gizli bir dünyayı seyre dalan insanların zihinlerinde geziniyoruz. Bir şeye, dünyaya, insanlara bakmanın kendimize bakmak; kendimize bakmanın bir şeye, dünyaya, insanlara bakmak olduğunu hissederek... Alıntı
İstanbul'da Bir Merhamet Haftası
İstanbul'da Bir Merhamet HaftasıMurat Gülsoy · Can Yayınları · 2018172 okunma
Bugün" diye ilan etti Aziz Pierre'e gözlerinde hain bir ışıltıyla, "Pazartesiyi yaratacağım." "Pazartesi de ne?" diye sordu Aziz Pierre. "Oldukça kötü bir pazar." "Ne renk peki?" "Gri." "Ya süresi?" "Uzun, çok uzun, aç susuz geçirilen bir gün kadar uzun. O gün dört çarpı sekiz olacak.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.