Bizi yargıladığınız bu yerde çok yakında siz yargılanacaksınız!
Her birey bu kader vaktinde elinden geldiğince kendini savunmalı… Ve insanlığın kırbacına, faşizme ve mutlakiyetçi devleti andıran her türlü sisteme karşı mücadele etmelidir. 18 Şubat 1943 sabahı “Beyaz Gül” imzalı el ilanları Münih Üniversitesi’nin bahçesini kaplar. Bildirinin bir bölümünde yukarıda alıntı yaptığım sözler varken; geri kalanında
Bununla beraber, sömürgeciliğin -hâlâ da var olan- savunucuları şöyle diyor: "Biz bu vahşi köylere medeniyet, okul, yol, hastane ve gerçek din götürdük." İlk bakışta hakları var gibi görünüyor. Ama bu sav tamamen yanlıştır. Bugün görüyoruz ki bu ülkelerden çok azı gelişti; daha az okulları, daha az hastaneleri var; sefalet, cehalet, açlık ve alkolizm ise çok daha fazla... Bunlar tam da sömürgeci kapitalizmin " uygarlaştırıcı" ve sömürü boyunduruğu altında "gününü gün eden" ülkeler...
Sayfa 85 - Yordam KitapKitabı okudu
Reklam
Burada bir şeye, kavramların ardında silinip giden bir şeye dikkat etmek gerekiyor. Bu tartışmada cehalet ve tutuculuk gibi sömürü de artık yalnızca bir imajdan, bir ideolojiden ibaret kalmıştır. Tahliller ve politika, devletçi sol söylemin eleştirisi üzerinde temellendirilmiş; ama diğer yanda, bu kurgu içinde “sömürü”, geçmişin solcu politik aydınını nitelemenin, onun iktidarla ilişkisini, devletçilikten ve halkçılıktan beslenişini ifade etmenin ötesinde hiçbir anlam taşımaz. Tıpkı artık emek kavramı duyulduğunda, orda artık bir ilkellik, bir devletçilik ya da bir iktidar aranması gibi…
Sayfa 54 - Metis Yayıncılık
Gerici Türk burjuvazisi, ezilen sınıfları kendi ideolojisinin etki alanına çekmek için İslam dinini kullanıyor. Sömürü ve yokluk içinde boğulmuş halk kitlelerinin ağır ekonomik durumu, mistisizm için zemin yaratıyor. S. Turhanov, bununla, bazı kentlerde çalışmalar yürüten Bahai bir örgütün örgütlenme süreciyle doğrulanan dindarlığın, son zamanlarda Türkiye’de güçlendiğini açıklıyor. Gericiliğin canlanması da eski düzeni koruma yönünde, açıkça İslami bir söylemle ortaya çıkıyor. S. Turhanov, 1930 Aralığındaki Menemen başkaldırısına ilişkin bilgiler veriyor. İsyanın elebaşı Derviş Mehmed, kendini, sözde İslamı egemen kılmak üzere yeryüzüne gelmiş bir “mehdi” (Mesih) olarak ilan etmişti. Dincilerin Türkiye’deki eylemleri güçleniyor; bununla birlikte onlar, toplumsal yönden aşağılanmışlığından, politik haksızlığa uğramışlığından, yoksulluğundan, cehalet ve eğitimsizliğinden yararlanarak köylülüğün içine yuvalanıyorlar.
Sayfa 278 - Evrensel YayınlarıKitabı okudu
"Batı'nın zulmü ve sömürü aracı olan cehalet bir perde gibi müslümanların gözlerini kapatmış."
Sayfa 7 - Fıtrat YayınlarıKitabı okudu
- " (...) Her gün daha çok şey bilen bir azınlık ve daha az şey bilen bir çoğunluk var. Cehalet ürkütücü şekilde yayılıyor. Zenginliğin yeniden dağıtımında çok büyük bir sorunumuz var. Sömürü şeytani boyutlara vardı..."
Sayfa 233 - Kırmızı Kedi yayıncılık
Reklam
69 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.