Daima dikkat ettim; insan dediğimiz mahlûk her şeyden evvel çehre ve tavırdır.
Sayfa 52
Modem Çağ'da tarih bilimi yepyeni bir çehre kazanarak ortaya çıktı. Artık insanların çektikleri acılar ve gerçekleştirdikleri ey­ lemlerden meydana gelmediği gibi insanların hayatlarını etkile­ yen olayların hikayelerini ortaya koymakla da meşgul olmuyor. İnsan yapımı doğasıyla, diğer tüm süreçlere kıyasla varlığını yalnız onu meydana getiren insan ırkına borçlu bulunduruyor. - Hannah Arendt, Between Past and Future, 1968.
Reklam
Malumdur ki çehreler, kalplerin yansıması olacak kadar aynasıdır, hatta bazı bilimadamlarının bizce de doğru olan düşüncelerine göre, insan hangi yerde yaşarsa o yere mahsus bir de çehre edinir. Hele suç ve cinayet işleyenlerin yüzlerinde bu hallerini gösterecek işaretler pek açık olup, insana kıyan, can yakan melun insanların kötülükleri gözlerinden ve yüzlerinin her gözeneğinden dışarıya vuruyormuş zannolunur.
Sayfa 194 - İş Bankası Kültür Yayınları - 4. BasımKitabı okudu
Bu ne muazzam betimlemedir
Otuz yaşlarında, hafif sarı esmer, tıknazlığa doğru gidebilecek yapıda, ortadan uzun boylu, genç bir adamdı. Büyük, dalgın bakışlı, çok siyah gözleri vardı. Bununla beraber ilk bakışta insan ne bu gözleri, ne de düzgün sayılacak yüzünü görebiliyordu. Ramiz Bey kendisiyle ilk karşılaşan insan üstünde daha ziyade anlaması güç bir aksaklık duygusu bırakıyordu. Sonradan, kendisine iyice alışınca, bu duygunun geriye doğru çıkık alnı ve kemikli yüzünü düzgün mimarisiyle bütün çizgileri kaçmak istiyormuş gibi birdenbire bitiveren çenenin arasındaki uygunsuzluktan geldiğini anladım. Bu kaçış hâlindeki çene onun yüzünü hiç de tabiî şekilde bitirmiyordu. Sesi de böyleydi. Garip de açık aksanlarla başlıyor, sonra bir çeşit mırıltıda âdeta izini karıştırmak ister gibi kayboluyordu. Nedense bu çehre, bu ses bana daima gayri muntazam kavislerle yapılmış helezonları hatırlatıyordu.
Sayfa 101Kitabı okudu
Malum­dur ki çehreler, kalplerin yansıması olacak kadar aynasıdır, hatta bazı bilimadamlarının bizce de doğru olan düşünce­lerine göre, insan hangi yerde yaşarsa o yere mahsus bir de çehre edinir. Hele suç ve cinayet işleyenlerin yüzlerinde bu hallerini gösterecek işaretler pek açık olup, insana kıyan, can yakan melun insanların kötülükleri gözlerinden ve yüzleri­nin her gözeneğinden dışarıya vuruyormuş zannolunur.
tahlillerimizden sonra bende insanın küçük bir şehir olduğu kanaati oluştu. İnsanların oluşturduğu manevi bütün, şehre bir kimlik, bir ruh, bir çehre kazandırıyor ve böylece bir mütekabiliyet ilişkisi sözkonusu oluyor. ***Mekânı işgal eden insanla mekân arasında karşılıklı bir şekillenme husûle geliyor.
Reklam
512 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.