Sevdadan sırılsıklam olmayınca
Kuru bir yürek hangi baharı müjdeleyebilir ki?
O kadar yağmura benzersen
yalnız bir kartal gibi cesur olurum
varsın bir kanadını kırsın bu 10 yıllık hasret...
Severim Ali Şeriati'yi... Sünnilerin ve Şiilerin arasında böylesi düşünürler son bin yılda parmakla sayılacak kadar az çıkmıştır. Hem beyin hem de yürek sahibi birisiydi Ali... Batı eğitimli ve bilgili bir entelektüel olan Seyyid Kutub cesur bir şehitti; ama özgünlükten, yaratıcılıktan ve şiirsel üsluptan yoksundu. Onun yazılarını kendini tekrarlayan sıkıcı yazılar olarak görüyordum. Lakin Ali Şeriati (1933-1977), yeni ve hoş kokular yayan karmaşık bir paketti. Onun kitaplarını iki hatta üç kez severek okuyabilirdim. Sünni dininden bilimsel veya rasyonel monoteizme geçtikten sonra yukarıda bahsettiğim İslamcı yazarlardan hepsini okumaya katlanamaz oldum. Onlar yanlış yolda olmalarına ek olarak sığ ve sıkıcı... Ali Şeriati'yi saf bir monoteist olarak görmediğim halde, onun eserleri telafi edici özellikler taşır: orijinal düşünceler ve zekâ pırıltıları içerirler. Hac isimli kitabı tek başına, onu 20. yüzyılın üst düzey Müslüman aydınları arasına koymaya yeterlidir.
Elbette bazı konularda çok farklı düşünüyorum kendisinden (Ehl Beyt takıntısı veya Habil ve Kabil hikâyesi üzerinde temelsiz analizler yapması, gibi), ama düşünen, sorgulayan, vicdan ve yürek sahibi birisine sadece saygı duyarım.
“Şu dünyada sonum geldi, artık öldüm ben.
Şimdi gagalayıp duracaklar merakla
o küçük çenebaz kargalar, insan denen.
Çıkar bir cesur yürek, gerçeği haykırır:
Bil ki burada acımasız kötülüğün
yok ettiği büyük bir ruh yatmaktadır.
Geldi taze ve hoş günlerinden gençliğin,
bu kötü vakte kılıçlarla, ezgilerle.
Dilinde kalbinden gelen özgürlük sözü.
En sonunda o yara ona diz çöktürdü,
uzatıp yatırdı gördüğünüz mezara,
koca bir ‘Başarısız’ damgası, alnında.”
De Mortuis Nil Nisi Bonum (Ölüler Hakkında Sakın Kötü Konuşma), Richard Realf // (ilk kıta)