"İki Şehrin Hikayesi" deki i iki şehir Afyon ve Kütahya hee:) hemşerilerimin merakını cezbedeyim de, bu muazzam romanı okusunlar...
Bir insan hem fakirini hem zenginini, hem suçlusunu hem suçsuzunu, hem ezenini hem ezilenini, hem burjuvasını hem köylüsünü, hem iktidarını hem aşağılanmış halkını kendinden nasıl nefret ettirir. İşte böyle Fransız devrimi sırasında güç nasıl el değiştirip güce ulaşanın gözünü intikam ve kan bürüyüp, o bürüyen kanın masumların kanı olmasıyla...
Devrimin sloganı " Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik ya da Ölüm " ama devrimin getirdiği şey sadece ölüm, daha çok ölüm, suçlu masum ayırt etmeden sürekli çalışan bir giyotin...
Okurken kanım dondu, Londra ve Paris'i konu alan, insanın alçaklığının ve onursuzluğunun boyutu olmadığını gösteren, tüylerimi diken diken eden bir hikaye, bir başyapıt...
Şunu da söylemeden edemeyeceğim, bir kitaba ancak bu kadar güzel bir giriş yapılır, Albert Camus'un "Yabancı" adlı kitabının girişi beni mest ederdi, bu da ikincisi oldu. Alıntı kısmına bırakıyorum girişi, gelişme ve sonuç sizde...