Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Cihangir

Öyleyse Türk dinbilirleri Türk dilinde özleşmeye karşı çıkmayı bir an önce bırakıp, özleşmenin baş savunucuları olmalıdırlar. Çünkü: Din, dilin ucundadır.
Sayfa 150Kitabı okudu
Reklam
Dil
Kargaşa içinde belirsiz bir dil ile gerçek ilim değil, sosyal-fikri alışveriş de olanaksızdır. Kelimeler, zihnimizde belirsiz anlamlar uyandırıyor, benim anladığım şey yanımdakinin anladığından farklıdır, aslına bakarsanız dil sosyal bir iletişim aracı olmaktan çıkmıştır. bu yüzden, yabancı kelimelerle meramımızı anlatmaya çalışıyoruz. Yalnız benim gibi eski kuşak değil, yeni kuşak da, bilimler ve felsefe için, ortaya atılan yeni sözcüklerle yazılmış bir kitabı anlamakta güçlük çekiyor. Bu koşullar altında, Türkiye'de bilim adamının anlayabildiği gerçek bir bilim dilinin yerleşmesi için, uzun zaman beklemek zorundayız. " Türk Hümanizmi" bu koşullar altında ham bir hayaldir.
Sayfa 304Kitabı okudu
"Onlara Dua ve hamd öğret: öyle ki onlar üç kez gündüz ve iki kez gece bütün alemlerin Rabbi, yüce Işık Kralı huzurunda doğrulsun ve ona hamdetsinler"

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Seni öylesine ezmiş ki göklerin lanetleri, Sineye çekiyorsun kaderin her sillesini. Al hadi, felaketime bak da mutlu ol biraz. Ey gökler, aynını yapın sizler de! Şehvete doymuşlara, başkalarını düşünmeden bollukta yüzenlere, Vurdumduymaz, kayıtsız yaşamlarıyla, Siz tanrıların ilkelerini hiçe sayıp köle edenlere Gösterin gücünüzü vakit geçirmeden, Ortadan kalksın bu dengesizlik, Herkes ihtiyacı kadar edinsin artık.
Eksiksiz bir sağlıktan ve kusursuz bir bedenden kaynaklanan sakin ve neşeli bir mizaç; duru, canlı, nüfuz edici ve doğru kavrayan bir zekâ; ılımlı, yumuşak bir istenç ve bunlara uygun olarak, iyi bir vicdan: bunlar, yerini hiçbir rütbenin ya da zenginliğin dolduramayacağı üstünlüklerdir.
Reklam
Bütün amacı mal toplamak, yemek içmek, cinsel isteklerini doyurmak, içindeki kin ve nefreti başkalarını ezerek yatıştırmak, mevki ve makam isteğinde bulunmak, öğretinin buyurduğu yükümlülükleri insanları aldatmak için yerine getirmek gibi aşağılık ve değersiz şeylerden öte gitmeyen insandan daha çok ziyanda olan kimse düşünülebilir mi?
Bir millet tehlikede kaldığı vakit onu fertler kurtarmaz. Bizzat millet kendi kendinin kurtarıcısı olur. O dakikada fertlerin fevka’l-nasût (insanlık üstü) bir ruh ile musahhir olduğunu (bir ruha teslim olduğunu), ferdî iradeler sukût ederek (susarak) umumî (genel) bir iradenin bütün vicdanlarda nefs-i mütekellim-i vahde (olgunluğa ulaşmış tek bir nefis) kesildiğini görürüz
Kur’an’ın hayatın sürekli bir yaratma süreci olduğu şeklindeki öğretisi, seleflerinin eserinin rehberliğine başvurmak fakat onlar tarafından engellenmemek kaydıyla, her bir neslin kendi problemlerini kendisinin çözmesine izin verilmesini zorunlu kılar
Yerliler Cortés’e neden İspanyolların altına böylesine tutkun olduklarını sorduklarında ünlü fatih şöyle cevap verdi: “Çünkü ben ve arkadaşlarım ancak altınla giderilebilen bir kalp hastalığından muzdaribiz
“Tarihin kararı şudur ki, eskimiş fikirler, o fikirleri eskitmiş bir halk için hiçbir zaman yeniden güçlenmez.” Dolayısıyla bir halkı çöküşe götüren güçlere karşı koyacak tek etkin güç, şahsiyetli bireylerin yetiştirilmesidir.”
Reklam
Hay gel amel ede­lim eli­miz erer iken Ecel erer an­sı­zın er­me­yiz sa­nı­mı­za
“Buğa, ıraktan bakılınca arık mı, semiz mi belli olmaz.” Tonyukuk
“- Gök girsin, kızıl çıksın” Sözümden dönersembu kılıç bana gök olarak girsin, kanıma bulanmış olduğu halde kızıl olarak çıksın demektir.
İki insan arasındaki kötülük sadece birinden mi çıkar? Kötülük iki taraflıdır. Onun yaptığı kötülüğü görüyorsun ama kendininkine gözlerin kapalı. Sadece o kötü olsa, sen hep iyi olsaydın ortada kin olmazdı.
bilmekle bilmemek arasında doğru düşünmek diye bir şey vardır
Sorarım size; soylulara, kuyumculara ya da aylaklıkla, dalkavuklukla, boş işlerle hayatlarını geçiren insanlara lütûflar bol keseden dağıtılırken, emekleriyle ülkeyi ayakta tutan, çiftçiler, maden işçileri, demirciler ve diğer sıradan insanları kaderleriyle baş başa bırakmak hem adaletsizlik hem de nankörlük değil midir?
Reklam
insanoğlunun, özellikle de gençlerin yaradılışlarının ne kadar da acayip ve akılsızca olduğunu sık sık gözlemlemişimdir; bu tür durumlarda sağduyularının kendilerine yol göstermesi gerekirken, günaha girmekten utanmıyorlar da pişmanlık duymaktan utanıyorlar; kendilerini saygın aptallar durumuna düşüren eylemlerden utanmıyorlar da kendilerini yalnızca bilge kılabilecek geri dönüşlerden utanıyorlar
Kendi dar uzmanlık alanınızla ilgili çok şey, fakat yaşamın diğer gerekliliklerinin çoğu için gözünüz kapalı başka insanlara güveniyorsunuz ki, bu insanların da bilgileri kendi dar uzmanlık alanlarıyla sınırlıdır.
Yanlış düşüncelerin kökünü kazıyamıyor ve bazı usulsüzlükleri dilediğiniz şekilde düzeltemiyorsanız, bu o ülkeyi terk etmeniz gerektiği anlamına gelmez; nasıl ki fırtınaya yakalanmış bir gemiyi, rüzgâra söz geçiremiyoruz diye terk etmiyorsak.
Amerikan kapitalizmi, insanlık tarihinde refahın doruğa çıktığı anlardan birini yaratmıştı. Sayısız araba, dondurulmuş sebzeler, mucize şampuanlar üretmişti; buna karşılık başkanlık koltuğunda Eisenhower oturuyordu; koca ülke daha fazla satın alma, daha fazla kazanma, daha fazla harcama, çevresindekilere ayak uydurma tutkusuyla yorgunluktan tükenip yere yığılıncaya kadar dolar ağacının çevresinde tepinerek dans etme nöbetine tutulmuş devasa bir televizyon reklamına dönüşmüştü
Milyonlarca insan yüz yıllar boyunca hayvanlardan bile kötü koşullarda bir lokma ekmek bulamama korkusu ile yaşarlar. En kötüsü de ruhlarını düşünecek, Tanrı’nın suretinde yaratıldıklarını hatırlayacak zamanlan olmamasıdır. Açlık, soğuk, hayvani korku, bitip tükenmek bilmeyen işler, insanı hayvandan ayıran en önemli şey olan ve hayatı değerli kılan ruhsal faaliyetin yollarını kar yığınları gibi kapatır. Hastaneler ve okullarla onların yardımına koşabilirsiniz. Fakat onları prangalarından kurtaramazsınız; tam tersine, hayatlarına yeni ön yargılar sokarak, ihtiyaçlarının sayısını artırarak onları da da çok köleleştiriyorsunuz.
Demek ki kendi yenilgimin işçisi yine kendimim. İhtiyatta kusur ettim ve gururum yüzünden cezalandığımı gördüm.
Reklam
Evet, deneyiniz, sözgelimi daha çok özgürlük verin bize, içimizden bazılarımızın ellerini çözün, çalışma alanımızı genişletin, üzerimizdeki egemenliğinizi kaldırın... İnanın, tekrar tekrar egemenliğiniz altına girmeyi önce bizler isteyeceğiz
Yapmak istediğimiz şeylerin hep yapılamayacak şeyler olduğunu düşünerek hayatımızı geçirmemiz tuhaf değil mi?