Tuttuğu oruçlarla bir deri bir kemik kalmış, fakat aradığı hikmete ulaşamamıştı. Ve sonunda şu sonuca varmıştı: Çile arzuyu söndüremediği gibi aydınlanmayı da sağlamıyordu.
Almanya’dan gazeteci bir dostum aradı. Bir meslektaşımızın Ankara’ya geleceğini ve Türkiye-AB ilişkileri konusunda bir makale yazacağını söyledi.
Gelecek arkadaş Türkiye’nin katılımına sıcak bakıyormuş. Benim adımı, telefonumu vermiş, yardımcı olmamı istiyormuş. Kabul ettim. Neticede bir yerde memlekete hizmet durumu.
Ertesi gün aradı,
gözlerinin renginden almışsa ahengini
ruhum nasıl unutur gözlerinin rengini
uzaktan bakıyorum O'na hep yeşil yeşil
bu vehimli muamma parlıyor ışıl ışıl
yanıyor nağmelerin bedevî kanatları
şahlandı obamızın doludizgin atları
bir kum saatindeyim, yine tuttu kan beni
çile bülbülüm çile feryadıyla ân beni
binlerce ok ağlıyor kırdığımız yay için
yıldızlar dökülüyor tutulan her ay için
bu kuzgun vadisinde yenelim korkuları
Dede'den dinleyelim en güzel şarkıları
musikî bahçesidir tende lisan-ı fıtrî
asîl bahçıvanıdır o hânende, o Itrî
endamını tasvîre gücü yetmez târifin
kuşları uçuşuyor gökte Hacı Arif'in
kumlara gömülmeden kervan, gönül çağında
telâfisi imkânsız nağmeler tuzağında
akmasın yüzümüze kötürümler pınarı
devirdik, o devrilmez zannedilen çınarı
yeşil yeşil bakamaz, kırmızıdır gözlerim
öteye varsam bile, O'nu yine özlerim
dinlediği şarkılar, arayıp bulun beni
gülümün gözlerinde şehzâde kılın beni