Uyaranla eylem arasında konumlanmış beyin hücrelerinin devasa sayısı, türümüzün muazzam yaratıcı olmasına kritik katkıda bulunmuştur. Gözümüzün önündeki olguların ötesinde yer alan olasılıklar üzerinde düşünebilmemiz bu sayededir. İnsan beyninin sihri de büyük ölçüde burada, ''şöyle olsa ne olur' ları bıkıp usanmadan türetmemizde yatar.
Aslında bu, ''zeki'' beyinlerin ana işlerinden biridir: olası geleceklerin simülasyonu. Katılıyormuş gibi başımı mı sallamalıyım, yoksa patronuma bunun aptalca bir fikir mi olduğunu söylemeliyim? Yıldönümümüzde eşim için nasıl bir sürpriz hazırlasam? Bu gece Çin yemeği mi yesem, yoksa İtalyan ya da Meksika mutfağından bir şeyler mi? İşe alınırsan vadideki bir evde mi yaşamalıyım yoksa şehirdeki bir apartmanda mı? Sonuçları görmek için teste tabi tutamadığımızdan, alımıza gelen her eylemin simülasyonlarını beynimizde yürütürüz. Kurguladığımız senaryolardan biri dışında hiç biri, hatta belki biri bile gerçekleşmeyecektir ancak kendimizi seçeneklere hazırlayarak, geleceğe daha esnek tepkiler vermemiz mümkün olacaktır. Bu duyarlılık, bilişsel yönden modern insanlar olmamızı sağlayan temel değişime işaret eder. Bizler mevcut olanı ele alıp onu bir dizi olasılığa dönüştürmek yoluyla farklı gerçeklik seçenekleri üretme konusunda artık birer ustayız.