Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Merhaba. Bugün İngiliz Edebiyatından bir kitapla buradayım.
Yaşanmış bir olaydan esinlenilerek yazılan ve yüz kırk sekiz sayfadan oluşan “Çocuk Yasası” Ian McEwan tarafından 2014 yılında yayımlanmış, 2017 senesinde de filmi vizyona girmiş.
Londra’da yaşayan hakim Fiona Maye’nin karşısına on yedi yaşında lösemi hastası olan Adam’ın dosyası gelir. Adam, kan naklini günah olduğu gerekçesi ile istemez ve olaylar gelişmeye başlar. Adam’ın kişisel haklarına saygı göstermek ile bu hakları çiğneyerek Adam’ın hayatını kurtarmak arasında kalan Fiona’yı bakalım neler bekliyor :)
“Çocuk Yasası” sadece hukuki bir drama değil, aynı zamanda insanın içsel mücadelelerine, inançlarına ve kırılganlıklarına dokunan bir eserdi. Sonuç olarak Ian McEwan, inançlar ve kanunların kırılgan dansını kelimeleri aracılığıyla resmetmiş diyebilirim.
Kitap akıcıydı ama okurken her şey hızlıca olup bitmiş gibiydi.
Bu kitap sayesinde Mahler’in büyülü dünyası ile tanıştım. Ayhan Sicimoğlu’nun dediği gibi, “hassssstasıyım” Mahler’in melodi dolu dünyasının.
Dipnot: Spotify’da “Mahler 101” çalma listesini öneririm naçizane.
Henüz 18 yaşını doldurmamış lösemi hastası Adam Henry ve ailesi Yehova’nın Şahitleri inancına sahiptir. Kan naklini dini inançları gereği
reddeden aile ve Adam ile kan naklinin yapılmasını gerektiğini ısrar eden hastane arasındaki uyuşmazlığı çözmek hakim Fiona’nın görevi olacaktır. Fiona bu davayı çözmek için Adam ile görüşmelere başlar. Bu görüşme hem Adam için hem de Fiona için hayatını değiştirmesine sebep olacaktır. Etkileyici bir kitap kesinlikle. Dini inançlar ile insan hayatı arasında seçim yapmak zorunda olsaydınız siz hangisini tercih edersiniz ?
152 syf.
8/10 puan verdi
Bir insanın elinden kutsalını aldığınızda yerine anlamlı bir şey koymadan çekip giderseniz o boşluk her iki tarafı da kapsayarak yok edici bir karanlığa döneşebilir.
McEwan okuyucularını şaşırtmayan ilk defa okuyacak olanları ise fazlasıyla tatmin edecek bir kitap. McEwan’ın tarzını, uslubunu, ele aldığı konuları, hikaye anlatıcığını, dilini çok beğeniyorum. Merak unsurunu sürekli yüksekte tutarak, birkaç ayrı konuyu ustaca geçişler ile ele alıp bir çok konuda okuyucuyu sorgulatma işini çok iyi kotarıyor. Çocuk Yasası’nda da yüksek statülü bir kadının özel hayatı ve iş hayatındaki kırılma noktalarının çakıştığı bir dönemi okuyoruz. Konumu itibariyle son derece saygın otoriter bir insanın kişisel hayatında ne kadar kırılgan olabileceği ya da tam tersi paramparça hissederken profesyonelce kararlar alabilme kapasitesini bu geçişlerdeki zorlanmaları okuyoruz. Bir başkası adına her ne kadar profesyonelce de olsa karar vermenin zorlukları bu kararların bedellerinin sınırları kolayca aşabileceğini ince ince işlemiş yazar. İlişkiler, din, kararlar/kararsızlıklar ve bunların günlük yaşama yansımalarıyla ilgili dolu dolu bir kitap. İnsan ilişkilerinde sınır çekmenin sınırın diğer tarafında kalanla bağı tamamen koparmak anlamına gelmediğini karşı tarafın o çok uzak sandığımız konumundan da bizi yaralayıp bedel ödetebileceğini ve bu konuda yapacak çok da fazla bir şeyimiz olmadığa dair vurucu bir hikaye. Keyifli okumalar!
Derin bir keder, belki acı bir pişmanlık, sevecen anılar, sonra hayat hız kesmeden devam edecek.
Fiona, 60’lı yaşlarda, yüksek divan aile hukuku dairesinin hakimesi. Başarılı, çalışkan ve ünlü bir hakime.
Kitabın başlarında orta yaş krizi yaşayan eşi başka bir ilişki yaşamak istediğini, eşini terk etmek istediğini söyler ve aile içi ilişkileri sekteye uğrar, tartışma yaşarlar. Diğer yandan 17 yaşında Lösemi hastası Adam Henry, inandığı din gereği kan naklini günah olarak gördüğünden tedaviyi reddeder. Aynı şekilde ailesi ve çevreside bunu kabul etmezler. Hastane bu durumu acil görüşülmek üzere mahkemeye taşır. Çünkü hızlı bir şekilde karar verilmezse Henry’nin hayatı tehlikeye girecektir. Bu olayda hakime hanım fiona’ya çok iş düşer. Hem eşiyle ilgili durumları, hem iş hayatı, her taraftan kuşatılmış sorunlarla baş etmeye çalışarak çocuğun hayatı için bir karar verir.
Peki siz olsanız ne yapardınız? İnancınız gereği günah olan kan naklini kabul eder miydiniz?
Sakın düşmanını sevme,sakın susma
Türk milletinin yetişdirdiği en iyi tarihçilerden biri olan Yusuf HALAÇOĞLU’nun Ermeni tehciri kitabında aktardığı tüm bilgilerin kanıtı olması çok titiz çalışılmış bi araştırma eseri ortaya çıkarmış.Ermeni meselesinin 1. Dünya savaşından önce nasıl ortaya çıktığı hangi ülkelerin desteklediği Ermenilerin ne gibi çalışmalar yaptığı Yapılan şiddet olayları Ermenistanı kurmak için istenilen tavizler vs. aktarılıyor.Akabinde savaş esnasında ermenilerin harekat tarzı ve isyanlara mezalimlere yer verilen bu eser akıcı bi üslüpla yazılmıs.Daha sonra özellikle Talat paşanın talimatları ile alınan tedbirler ve tehcir yasası hakkında bilgiler verilirken ermeniler tehciri anlatılıyor.1919 yılında geri dönüş kararnamesi çıkartılması ile birlikte giden den çok daha fazla ermeninde geri bu bölgelere girdiği kayıtlarda mevcut.Kitap da yer verilen bilgilere ve kitabın sonunda ki telgraf konusmaları ve belgelere bakıldıgında ermenilerin çoluk çocuk demeden korumasız anadolu insanını katlettiğini ve sözde ermeni katliamının olmadıgı da aşikâr. Kitap da yaklasık 70 sayfa belge var yani sıkıcı bir kitap değil herkesin okumasını tavsiye ederim. Tarihimiz derslerle dolu bu dersleri iyi anlayıp sınavdan kalmamamız gerektiğini düşünüyorum.
“Genel bir acımanın nesnesi olmak da toplumsal ölümün bir şekliydi.”
.
.
Yazarın kalemiyle tanışma planım iki yıldır var bir şekilde hep ertelense de en sonunda en beğenilen eseriyle kendisiyle tanışmış oldum. İlk izlenim akış bakış açısı tekniğiyle ilerleyip konusu gereği hukuki terimlerle harmanlanmış olsa da hızlı ilerleyen ve gayet anlaşılır açık bir dili vardı.
Konuya biraz değinecek olursak da 60 ına merdiven dayamış Aile Hukuku alanında başarılara imza atmış ancak aynı başarıyı özel hayatına yansıtamayan, ailesini kariyerinin gölgesinde tuttuğunu yeni farketmeye başlayan bir hakime hanımın baktığı bir kaç davaya tanık oluyoruz. Koyu Katolik, Yahudi, Yehova Şahidi olan ailelerin arasında inanç özgürlüğü ile yaşam hakkı, eğitim hakkı, ifade özgürlüğü gibi kavramların baş kaldırısını okuyoruz. Tarafsız ve nesnel olmaya çalışan yargı makamındaki hakimin doğru kararı verebilmek için “çocuğun refahı” nı düşünürken tabir-i caizse kılı kırk yarmasını izliyoruz. Sahi sizce bir çocuğun refahı neydi?
Sonsuz Aşk romanında ana karakterimiz olan Joe Rose'un huzurlu ve mutlu giden yaşamı tanık olduğu bir balon kazası ile birlikte tepetaklak olur. Joe sevgilisi Clarissa ile güzel vakit geçirirken yakınlarına düşen balon ve Joe'nun o balondakilere yardım etmeye koşmasıyla birlikte artık hayatları eskisi gibi olmayacaktır. Balonu kurtarırken Joe'nun iş birliği yaptığı kişilerden birisi Joe'ya karşı bir saplantı geliştirecek ve bu saplantı sonucunda sürekli olarak yapılan telefon aramaları, yazılan mektuplar, gerçekleştirilen tacizlerle Joe ve Clarissa'nın hayatını resmen cehenneme döndürecektir. Kitabın gerilim dolu alt yapısının yanı sıra psikolojinin irdelendiği yanları da var. Ian McEwan da zaten eserlerinde yer verdiği karakterlerini sadece olaylar üzerinden değil aynı zamanda durağan bir gidişat içerisinde psikolojileri ve iç hesaplaşmaları ile birlikte anlatan bir yazar. Benim kitapları içerisinde favorim Çocuk Yasası romanı olmakla birlikte Sonsuz Aşk da güzel yazılmış bir kitap. Kalemini sevenlere tavsiye ederim.
Kefaret, filmini izledikten sonra okuduğum kitaplardan birisiydi. İlk cümleden itibaren daima aklımın bir köşesinde yer edecek bir kitaba başladığımın bilincindeydim. Yazar Ian McEwan'ın her eseri hem kurgusuyla hem de diliyle beni benden alıyor. Bu okuduğum dördüncü kitabı, okuduğum ilk kitabı olan Çocuk Yasası'ndan beri ise kendisi en sevdiğim roman yazarı.
Kitapta, on üç yaşındaki Briony'ın 1935 yazında işlediği bir suç sonrasında ablası Cecilia ve ailelerinin hizmetçisi Robbie'nin hayatlarında meydana gelen değişimler anlatılıyor. Kitap dört bölümden oluşmakta, üç ana kısım ve bir de sonsöz diyebiliriz. İlk kısımda yazar iki günlük bir zaman diliminde kitabın yazılmasına neden olan olayı bize aktarırken kahramanların içsel çözümlerini de yapıyor. İkinci bölümde ise İkinci Dünya Savaşı'nda İngiltere tarafından Fransa'ya gönderilen İngiliz askerlerinden olan Robbie'nin savaşta yaşadıklarının bir kısmına tanık oluyoruz. Üçüncü kısımda ise Briony'i, onun on sekiz yaşındaki hâlini okuyoruz. Benim sonsöz olarak nitelendirdiğim son kısım bir romana yakışır şekilde en vurucu nokta, 1999 yılında geçmekte ve kitabı neticelendiren asıl bilgiler okuyucuya burada veriliyor. Açık ara okuduğum en sıradışı aşk romanıydı, kahramanların aralarında geçen birkaç an neticesinde birbirlerine duydukları şiddetli aşk benim için oldukça etkileyiciydi. Eğer bu kitap bir yerlerde karşınıza çıkarsa hemen alın ve okumaya başlayın.
"Seni bekleyeceğim, geri dön."
152 syf.
·
Puan vermedi
Tek kelimeyle mükemmel bir kitap. Ilk başlarlarda kitap sizi biraz kendine almaya güç koyuyor ortaya ve belli bir süre sonra pes etmeden okuyunca kitapla bütünleşiyorsunuz. Inancin, insan hayatında yeri ne kadar olduğunu, insanın inancı uğruna neler yapabilecegi, ailenin bu konuda çocukların üzerindeki etkisini ve daha sonra bu inanç sorgulama aşamasına geçildikten sonra sorulan sorulara cevap bulamamak bir anlam yükleyememek insanı nasıl bir boşlukla bıraktığını anlatan, insanın insan hayatına üzerinde nasıl etki bıraktığını çok güzel bir şekilde yazar sunmuş kitabinda. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.