Kucağıma bırakılmış şakayıkların kokusuyla yazıyorum bu incelemeyi. Çokça mesut ve mest olmuş. Zorbalığa karşı durmanın, meydan okumanın simgesi haline gelmiş şakayık. Kitabın sonunda bizleri de bu düzensizliğe karşı durmaya davet ediyor Tuğba Coşkuner, onun için belki de kucak dolusu şakayıklarla baş başa bırakıyor bizi. Yaşadığımız dünyanın distopyadan farkı olmadığını anlamamız için. Durmamız için, düşünmemiz için, harekete geçmemiz için. Serinin ikinci kitabı Palanka. Duvarın Ardı'nda yaşamın izlerini ararken de bir solukta okudum kitabı Palanka' yla o izlerin umuda dönüştüğünü görürken de. Çocukları istediğiniz dünyaya hapsedin onlar mutlaka kendi dünyalarına gitmenin bir yolunu bulur. Yeter ki onlara inanan birileri olsun. Yürüdükleri yolu anlamlı kılacak bir amaçları olsun diyor kitap.
Kitapla ilgili o kadar güzel detay var ki anlatsam heyecanı kaçar. Onun için Per amcanın kağıtlara olan tutkusunu, Kinodşot'un tozlu raflarındaki büyüleyici dünyayı, Fito'nun her derde deva olan tariflerini, Piksel'in teknolojiye karşı kazandığı zaferi ve daha fazlasını merak ederseniz önce okuyun sonra okutun. Üçüncü kitabı yok mu diye soran tatlı çocuklara maalesef cevabı vermek zorunda kalacağınızdan eminim çünkü.
Keyifli okumalar. :)
