"Evde bir ölü var, farkında değil misiniz?
O, BENİM!"
Kitapta, Paris'teki sarayından artık ona ihtiyaç kalmadığı için kral tarafından uzaklaştırılan Madam de Prie'in dramatik iç öyküsü ele alınıyor.
Madam yıllardır alıştığı o şatafata, görkeme, balolara, aşkına bir anda veda etmek zorunda kalıyor. Onun için bu zorunlu veda sürgünden başkası değildir. Artık gözden düşecek, unutulmaya başlanacak, küçük iktidarı yıkılacak, kimse ona itaat etmeyecektir. Madam'ın kitabın sonlarında söylediği gibi de, ölümü kimselerin ilgisini çekmeyecek, belki konuşulmayacaktır bile.
Hayır, geri dönmenin bir yolu olmalı. Bu kadar kolay silinmemeli hatıralardan. Bir yolu olmayacak!
Zweig başarılı psikolojik anlatımı ile, zirvedeki bir insanın dibe vurmasıyla nasıl enkazın altında kalmışcasına yalnız hissettiğini kısacık bir öykü ile anlatıyor.
Neden mi çöküşlerdeyim!?
Bana göre, Madam'ın psikolojinin bu noktaya gelişini en iyi anlatan cümle bu soruya cevap veriyor.
"O da, tümüyle başkalarının ruh halinden beslenirdi. Arzulandığı zaman güzeldi, zeki insanların arasında nüktedandı, gururu okşandığında kibirliydi, sevildiği zaman aşıktı."
Ve şimdi, yapayalnızdı.