“Ayaklarımız masanın altında rastlantıyla karşılaştığında, parmağım parmağına dokunduğunda damarlarımdaki kanın kaynadığın, hızla akmaya başladığını hissediyorum! Bir an için ateşe dokunmuş gibi çekiyorum elimi; fakat gizem dolu bir güç beni yine ileri atıyor, karmaşık duygularla başım dönüyor. İçten, önyargısız bu insan, böyle küçük yakınlıkların bana ne eziyetler çektirdiğini fark etmiyor. Hele sohbetimiz sırasında elini bir an için elimin üzerine koyduğunda, bana yakınlaştığında, cennetlik nefesini dudaklarımda hissettiğimde yıldırım çarpmış gibi yok olup gidiyorum. Wilhelm, onun bu yakınlığı, altında kaldığım gökyüzü beni avucunun içine alıyor, kendine bağlıyor! Sanırım anlıyorsun beni. Yüreğim güçsüz, duygularım altüst! Bu benim felaketim mi?”
“Ah, gençlik aşkım yok artık! Ah, onu tanımış olmak! Kimi zaman diyorum ki kendime, sen akılsızın birisin, bu dünyada bulamayacağın şeyleri arıyorsun hep! Fakat ben bulmuştum onu, yüreğimde hissetmiş, ruhuyla yüceldiğime inanmıştım.”
“Oydu bir bakışta tanıdım onu
Kuşlar bakımından uçarı
Çocuk tutumuyla beklenmedik
Uzatmış ay aydın karanlığıma
Nerden uzatmışsa tenha boynunu
Dünyanın en güzel kadını bu oydu...”
“Hâlâ başım dönüyor senlen, esrikim senlen, seviyorum seni. Her geçen gün daha büyük bir aşkla. N’olur, akkavakkızı, anla beni. Bu sevgimi hor görme. Kendininkine uydur, yakıştır.”