Çünkü, insan kalbinde, başlangıç ile son, hayat ile ölüm arasındaki çelişkiyi uzlaştıran, yalnız ve yalnız, bilinmeyen, görülmeyen Tanrı idi. Dualar işte bunun için okunuyordu.
İnsanların gerek duydukları şeylerin eşit olarak dağıtıldığı bir dönem hiçbir zaman var olmamıştır. Oturmuş bir sosyal sitemde, daha az şanslı olanların kaderlerini kabul etmelerini sağlayan bir sistem var olmalıdır.
Yoksulluğu artık Tanrı'nın bir takdiri olarak değil, insanların budalalık ve acımasızlığın bir sonucu olarak algılıyoruz. Bu durum doğal olarak işçi sınıfının "üsttekiler"e olan tavrını da etkilemiştir.
Eğitimin iki amacı olmalıdır: Birincisi okuma - yazma, dil bilgisi, matematik gibi alanlarda kesin bilgiler vermek; ikincisi de, kendi başlarına bilgi edinmeye ve sağlıklı değerlendirme yapmaya olanak veren zihinsel alışkanlıklar kazandırmaktır.