Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Büyük işler her dem gençlerin eliyle başarıya ulaşmış. Asr-ı Saadet, Peygamber (sav)’in etrafında kenetlenen gençlerin eliyle inşa edildi. Gençlik meydana çıkınca küfür her zaman tedirgin olmuştur. #campusintifada eylemleri umut veriyor. Gayret bizden tevfik Allah’tandır.
Dem-a-dem kalb-i zâr ağlar benim çün
Sayfa 67 - Her an hüzünlü kalbim benim için ağlar.Kitabı okuyor
Reklam
533 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Ne zamandır okumak isteyip bir türlü okuyamadığım bu kitabı arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum. Hakan Günday'ı tanıdığım ilk kitap diyebiliriz.Diğer kitapları için de merak uyanmadı değil.Evvelâ yeraltı edebiyatının başarılı örneklerindendir. Okurken yer yer gereksiz uzatmalar olması özellikle de kitabın başında bi tık germişti beni. Ya
Kinyas ve Kayra
Kinyas ve KayraHakan Günday · Doğan Kitap · 202226,9bin okunma
"İnkılâp, eskiyi, kötüyü, çirkini birden yıkıp, yerine yeniyi, iyiyi, güzeli koymaktır. Islahat, eski ile yeniyi, kötü ile iyiyi, çir- kin ile güzeli, yan yana yaşatmaktır. Dünküler, Cumhuriyet'e kadar neye teşebbüs ettilerse, hamle, hadise namına ne yaptılarsa ıslahat [yenileşme] tarifinin sınırlarını aşamadılar. Ne kadar çabaladılarsa, bu girdaptan dışarı çıkamadılar. Yaptıkları her şey bozuldu, çürüdü ve çöktü. Çünkü yarım tedbirlerle mevcudu yaşatmak istediler. Enerjik hareket yapamadılar. Çünkü tek kaldılar. Çünkü zümrelere ve şahsî menfaatlere dayandılar. Şeriattan korktular, padişahtan çekindiler ve kendilerini düşündüler. Bu sebeple milleti feda ettiler. Ne Nizamı Cedit, ne Tanzimat, ne Islahat Fermanı, ne Birinci, ne İkinci Meşrutiyet, hiçbiri, bir inkılâp [devrim] ifade etmedi. Kanunun yanında fetva yaşadı. Medenî mahkemenin arkasında şer'i mahkeme sırıttı. Adalet savurdular, haksızlık biçtiler, faziletten bahsettiler, rezalete misal oldular, sulh diye haykırdılar, harpten başlarını kaldıramadılar, siyaset göstermek istediler, hamakat numunesi oldular. Demokrasiden dem vurdular, daima aristokrat yaşadılar. Velhasıl, manasız, gülünç ve hain ıslahatçı [yenilikçi) zümrelerden bu memleket çok çekti. Akacak kanı, dökülecek gözyaşı, verilecek tuz parası ve harcanacak evladı kalmadı..."
ızdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer, ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer, gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer, devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi, çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi? inleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi? çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi, ney susar, mey dökülür, gulgule-i cem de geçer, ibret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan, nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan. niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan, önü yoktan, sonu boktan, bu kuru da'vadan utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer. ne şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe, süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre cahilin korku kokan defterini tanrı düre! ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre, cennet iflas eder, efsane-i adem de geçer. serseri neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne, girmemiştir bu avalim, bu bedyi' gözüne. cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne. pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne, hak olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer. -neyzen tevfik-
Edebifikir

Edebifikir

@edebi_fikir
·
09 Mayıs 18:35
Şairi olmak istediğiniz şiiri alıntılayın.
"Eğer sabredersen hakkındaki kader hükmü gelir ve geçer, mükafata da hak kazanırsın. Şikayet edersen ilahi emir yine yerini bulur, şu kadar ki Hak'tan perdeli olursun". Hikem-i Ataiyye
Sayfa 176Kitabı okudu
Reklam
Dünya nimetleriyle donatılmış zengin sofralarda nefis mutlu oluyor; ama kalbimiz kararıyor. Tarikat-ı Nakşibendiy- ye'nin üç ilkesi vardir: Kıllet-i taam, kıllet-i menam, killet-i ke- lam. Yani az ye, az uyu, az konuş. Bütün bu şeylerin çokluğu kalbi kirletir. Sofranın esas vazifesi birlik, beraberliktir. Emre ittiba ederek bir vakit aç kalıyor, sonra bir araya gelerek o hâ- lin feyzini bereketini paylaşıyorsunuz. O bereketi ihlal edecek bir zenginlik gündeme geldiğinde de maneviyat yavaş yavaş kayboluyor. O sofrayı donatmayarak elinizdeki imkânı gösterme duygunuza sabretmiş oluyorsunuz. Sabır sadece bir şeyin yokluğunda gösterilmez, varken, o şeyin varlığını göstermeye dayanmak da bir sabırdır. Mesela ilim sahibisiniz, bir konu hakkında uzmansınız; bilmeyen bir kimse karşısında yerinde müdahale yapmayıp buna karşılık malumatfuruşluk yapıp, ona üstün gelmek arzusuyla konuştuğunuz an o sabır seddini açmış oluyorsunuz. Nefsiniz besleniyor. Ne zaman ki bir şey nefsinizin hoşuna gidiyor orada durmanız gerekiyor. Biraz daha ilerlerseniz iyice içine batarsınız. O yüzden kötülüğe yaklaşmayın diye buyuruluyor, yapmayın değil. Çünkü yaklaşmak bir manada onun için girmektir, kendinizi tutamayabilirsiniz orada bir risk alanı var. Oraya girmemek lazım bir müddet sonra insan günahına ülfet kuruyor günaha alışıyor ve alıştığı günahın da günah olduğunu idrak edemiyor. Beşeriz hepimiz günah işleriz ama Allah'ım bizi günaha alışmaktan muhafaza buyursun.
Sayfa 175Kitabı okudu
İnsan yavaş yavaş sabretmeyi öğreniyor. Sabır da insanı tevazu ile donatmaya başlıyor.Bu çağda yaşadığımız şehirlerde bu ibadet mekanlarını kaybetmememiz lazım. Yani modernitenin önde gelen mekanında da bir Ramazan ayı geçirebilirsiniz Ama manen feyz alamazsınız. Ramazan'ın bütün boyutları ile idrak edemezsiniz, Ramazan'ı kaybedersiniz. Çünkü insan gördüğünü ile temas ettiğiyle çevrilidir. Çok büyük ruhlar fiziksel dünyadan kendini izole edebilir. Biz sıradan insanlar mekanla ilişki içindeyizdir. O mekandaki cazibe o mekandaki kibir bizim manevi kazancımızı götürür hiç de farkında olmayız.
Sayfa 172Kitabı okudu
Ramazan'ı Şerif ve mübarek ayda tutulan oruç hem bedeninizi hem de ruhunuzu biçimlendirir. Tıpkı çamura biçim veren bir heykeltıraş gibi. O biçimi bir kere aldıktan sonra eski halinize dönemezsiniz.İnsan önce bedensel olarak Ramazan-ı Şerifi yaşar sonra o deneyim ruha ve kalbe intikal eder. Belli zaman diliminde Ramazan'ı yaşamak da aslında Allah'ın bir lütfudur. Bir yandan da o ruhi değişim tedrici olarak gerçekleşir. Olgunlaşmak için bu ayı her sene yaşamak gerekir ki kemale erebilelim. İnsan zaman ve mekanla mukayyettir. Zaman ve mekanın etkisi altındadır. Dolayısıyla Ramazan'da da belli bir mekanın içinde bulunmak mecburiyetindeyiz.Bu dini bir mecburiyet değil ama bana sorarsanız kültürel bir mecburiyettir. İçinde bulunduğunuz mekan sizi belli bir havanın içinde çeker. Dolayısıyla zaman ve mekan şartlarında göz önüne aldığımızda Ramazan ayı sizi adeta bir biçime bir ruh haline bir maneviyata doğru sürüklüyor ve size kendi ruhundan bir espri bir renk bir biçim veriyor. Bu ibadet sabırla başlıyor keza nefs-i emmarenin en sevmediği ibadet ise sabırdır en sevdiği şey de kibirdir.
Sayfa 171Kitabı okudu
Aşk varlık ile yokluk arasında daha beden yaratılmadan, âlem yaratılmadan, dünya yaratılmadan ve belki de yokluk dahi yaratılmadan var olandır. Aşk ki, O'nu sevmeni, sevdiğini O'nun için sevmenin, sevildiğini O'nun rızası bilmenin adıdır..
Reklam
Ramazan'ı bizzat yaşamak Müslüman işidir. Bizzat içinde yaşamanın da merhaleleri vardır Önce söz orucu, sonra göz orucu, sonra kalp orucu geliyor. Bütün bunlar Ramazan'ın merhaleleridir.Ramazan ruhen bize bir hilat giydirir; ama o hilat zamanla eskir. İşte mübarek gün ve geceler o hilati değiştirme, yenileme, onarma zamanlarıdır. Ramazan gelince o eskiyen hilati terziye götürürüz ki terzi onu yenilesin, söküklerini diksin. Nasıl ki üzerimizdeki elbise eskiyorsa maneviyatımız da eskir. Mübarek vakitlerde üzerimizdeki takva elbisesini kirlerden arındırır, yeni bir elbise bahşeder insana .
Sayfa 170Kitabı okudu
Teknoloji insanı bir noktada esir ediyor.Çünkü siz teknolojiye hakim olmadığınız da o size hakim oluyor.Fakat sizi esir eden sadece teknoloji değil, teknoloji üreten o insanın nefs-i emmaresi sizi esir ediyor.
Sayfa 166Kitabı okudu
İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez. Ziya Paşa
Sayfa 160Kitabı okudu
Teknoloji bize fiziksel veyadüşünsel olarak haddimizi aşma imkanı veriyor ama tüm bu imkanlar tabiat kanunları muvacehesinde ortaya çıkıyor. Peki bu tabiat kanunlarını koyan insana bu tabiat kanunlarını keşfetme kabiliyeti veren kim? Böyle düşündüğümüz zaman biz büyük bir gücün bize çizdiği sınırlar içinde kaldığımızı biliyoruz. Tabiat kanunlarını aşmamız mümkün değil. Yeni bir kanun koyamıyoruz var olan bir kanunuda değiştiremiyoruz. Çünkü o kanunu koyan kaldırır. Hz İbrahim'i ateşe atar ateşin yakma hastasına O'nun için ortadan kaldırabilir. Çünkü o koydu. Böyle baktığımız zaman ne kadar sınırlı varlıklar olduğumuzu görüyoruz. Halbuki biz kendimize sınırsız sayıyoruz. Ama bizim algımız izafi bir algıdır.
Sayfa 155Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.