Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa,
balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
durmuş düşünür.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulucuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.
Bulut mu olsam,
Gemi mi yoksa,
Balık mı olsam,
Yosun mu yoksa?..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
Bulutuyla, gemisiyle,
Balığıyla, yosunuyla...
sofrada, dibinde donanmış çam ağacının
kocaman bir oyuncak gibiydin pırıl pırıl.
Pırıl pırıl gözlerin, dazlak kafan,
saygıdeger göbegin.
4
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa,
Otoban boyunca yürüdü Deniz, yanından akan trafiğin tozunu, şehrin zehrine aşılanırmışçasına az az içine çekerken. Öldüğü verdi burası, yeniden doğmak için dönmüştü ama var olmak değildi artık amacı, zaten vardı, bu sefer amaç bir olmaktı. Kendi geçmişinin ölümünden doğan her ruh gibi artık biliyordu hayatın anlamını. Bir olmak... Ben olmadan Biz
"Farzların ilk iki rekatında, sünnetlerin de tamamında Fatiha'nın arkasından Kur'an-ı Kerim'den bir miktar daha okunur. Buna bizde zamm-ı sure, yani bir sure eklemek denir. Oysa kıraat sadece bir sure eklemekle değil, Kur'an-ı Kerim'in neresinden olursa olsun, birkaç ayet okumakla da olur. Doğrusu da budur. Çünkü namazda kıraatin olması, günde beş vakit Kur'an-ı Kerim'in her yerinden okuyup ondan haberdar olunması, sürekli mesaj alınması içindir. Bu sebeple kısa surelere Namaz Sureleri denmesi uygun değildir. Böyle demek namazın sanki bu surelerle olacağını akla getirir. Bunun yerine bunlara tembel sureleri demek daha uygun olur."