Öyle ya, işte bütün o muharrir beyefendiler değil midirler ki siyaset-i hariciyeden siyaset-i iktisadiyeye kadar bütün hataları, bütün sevapları görürler; bilumum cemiyatı, fırkaları, şirketleri tenkit ederler, halka doğru yolu gösterirler, ıslahattan, teşkilattan dem vururlar, hiçbir idareyi, hiçbir iş adamını beğenmezler, vapur tarifelerinden fiyat cetvellerine kadar yapılacak tadilatı bilirler ve en şedit bir lisanla, hatta bazen gözlerini yumup ağızlarını açarak, demediklerini bırakmazlar, hülasa vakıf-ı küll-i umur, faal, müteceddid, müteşebbis, muktedir, bi-emsal adamlardır... Elbette bu kıratta, bu mahiyette insanların idare ettikleri cemiyet hiçbir cemiyet ile kabil-i kıyas olamaz, orada intizam, mantık, dirayet hâkim, gözler kamaştırıcı bir şule-i zekâ nafizdir.
İşte içinde olmayan bir şahıs düşünse düşünse ancak böyle düşünür, mantıken böyle hükmeder ve bu kanaatle yaşar. Hayır!