İnsanların hala sözcüklere bu kadar önem vermeleri çok tuhaf. Sözgelimi, birini dövmesen de bir aptal olduğunu söylesen üzülür ama çok akıllısın deyip parasını vermesen bile sevinir.
Ruhsal hastalıklar kötü eğitimden, çocukluktan başlayarak kafalara doldurulan gereksiz bir sürü şeyden, sözün kısası, toplumdaki bozukluklardan oluyor.
İlaç acıdır ama gene de yutmak gerekir. İşte sıra şimdi bize geldi, çocuklarımız onların kuşağından olmadığımızı söyleyecekler bize ve biz bu acı ilacı yutacağız.
Acınacak tek şey, insanın bir tek yanlışlık için sık sık bedel ödemek zorunda kalışıydı. Gerçekten insan, suçunun cezasını bir daha, bir daha çekiyordu. Kader insanlarla alışverişinde defteri hiç kapatmıyordu.
Bir kadının bir daha evlenmesi ilk kocasını hiç sevmeyişindendir. Bir erkeğin bir daha evlenmesi ise ilk karısına tapınmasındandır. Kadınlar talihlerini denerler; erkekler talihlerin tehlikeye atarlar.
Beynin kendi gücü de, korkudan azıtınca, canlı bir şeyin korkudan kıvranması gibi, ezilip, bükülüyor, bozuk bir kukla gibi oynuyor, kımıldanmayan maskeler arasından sırıtıyordu.
Bizi en zorlu biçimde tutsak eden tutkular kökeninde kendimizi aldattığımız tutkulardı. Bizim en zayıf dürtülerimiz, niteliklerini bildiklerimizdi. Sık sık öyle olur ya: Başkaları üzerine deney yaptığımızı sanırken gerçekten kendimiz üzerine deney yapardık.