Tanrı'nın Tanrı olduğunu inkâr ediyoruz. Eğer biri bize bu Hristiyan Tanrı'yı gösterirse, yine de ona inanma meylinde olmayız. Bunu formüle edecek olursak, Paul'un yarattığı Tanrı gerçek değildir. Hristiyanlık adı verilen böyle bir din gerçeği hiçbir noktadan yakalamamakta ve gerçek onu bir noktadan ele aldığında parçalarına ayrılmaktadır. Bu, dünyanın hikmeti için ölümcül bir düşmandır, iyi olan her şey zehre hizmet eder, tüm entelektüel disiplin yerle bir edilmiştir. Entelektüel bilinç ve tüm soylu soğukkanlılığı, aklın özgürlüğü yok edilmiştir. İnanç, zorunlu olarak bilimi veto eder ve bunu her ne pahasına olursa olsun yapar.
"Zulüm ve baskı tamâmen ortadan kalkıncaya kadar...onlarla savaşın."
Ayetteki savaş emrinin asıl hedefi, küfür ve şirki büsbütün ortadan kaldırmak ve herkesi müslüman yapmak değildir. Belki bu emrin hedefi, müslümanları dinlerinden döndürme tehlikesini ve düşman tarafından gelebilecek toplu saldırı riskini ortadan kaldırmak, herkes için geçerli bir din ve inanma özgürlüğü ortamı sağlamaktır. Bu ortamı oluşturmaya engel olanlarla veya mevcut ortamı bozmaya çalışanlarla savaşmak, vazgeçtikleri takdirde de savaştan vazgeçmektir.
Bakara 193Kitabı okuyor
Reklam
Din onu takip eden kişi ile kaderini yönetmesi için seçtiği dünya dışı varlık arasındaki kişisel bir ilişkidir. Kişilerin önünde eğilinmesi gereken bir inanç ya da siyaset kurumu görünümü altında dayatılmasi kabul edilemez. İnanma ve inancın gerektirdiği ritüelleri yerine getirme özgürlüğü, bunları aynı inancı paylaşmayanlara dayatma hakkını doğurmaz...
Eğitimi Demokratikleştirmek
Ana-çizgilerini kabaca belirtmeye çalıştığım bu tür bir felsefe öğretiminin gene aynı espri içinde yürütülen bir bilim öğretimiyle bütünlenmesi gerekeceği açıktır. Her ikisinde de amaç hiçbir şeye kolaycacık inanmamak gerektiğini (inanma sorumluluğu), kim tarafından ortaya atılmış olursa olsun, her fikrin tartışmaya açık olduğunu (eleştiri özgürlüğü), bugün hiç sarsılmaz gibi görülen fikirlerin bile ilerde terkedilebileceğini (dogmacılığın yadsınması), fikirlerini kabul ettirmenin insan onuruna yakışır yolunun eleştirme ve tartışmadan geçtiğini (düşünsel işbirliği) yeni yetişenlere anlatmak olmalıdır. Bu tür bir eğitimin öğretmen ile öğrenci arasında samimi bir diyalogla gerçekleşebileceği meydandadır. Bu da öğrencinin, öğretmenin otoritesi karşısında ürkmeden, düşündüklerini rahatlıkla dile getirebilmesini, öğretmenin de öğrencisi karşısında alçakgönüllü, ona sadece yardımcı olmaya çalışan bir oyun arkadaşı gibi davranabilmesini gerektirir. Bu anlamda “demokrasi okulda başlar” diyebiliriz. Yoksa öğrenmeyi okutulanları bellemekten ibaret sanan, kendisine belletilmek istenen şeyler karşısında eleştirici bir tavır almaktan korkan bir kuşaktan ilerde demokrasiye sahip çıkması beklenemez. Baştan beri vurgulamaya çalıştığım gibi, demokrasi ancak araştıran, soruşturan, eleştiren, dolayısıyla tartışmaya her an hazır ve açık kişilerin yürütebileceği bir yaşam biçimidir. Bu nedenle eğitim sistemimizi bu tür bir kuşak yetiştirecek şekilde düzenlemedikçe genç demokrasimizi sağlam temellere oturtmak mümkün olmayacaktır.
Sayfa 388-389
_Buda: ( Gerçeğin dikenli yollarında sevinçle yürümek isteyenlere ) _Sizden inanmanız beklenen şeyleri sorgulayın. Aklınla uzlaşmıyorsa hiçbir şeye inanma; onu ben demiş olsam bile. Bir şeye sırf kulaktan duydunuz diye körü körüne inanmayın, birkaç kuşaktan beri itibar görüyorlar diye, geleneklerin de doğru olduğuna inanmayın. Sırf hocalarınızın
Modern Paradigma Hatayı Nerede Yaptı ?
Kilise üzerinden tüm dinleri ve inanma biçimlerini dogmatik, tekçi, totaliter olmakla suçlayan, insanı özneleştiren ve onun özgürlüğü ve imkanları üzerine kurulan modern paradigma; asıl hatayı İslam dahil diğer bütün din ve gelenekleri Kilise ile özdeşleştirme hatasıyla yaptı.
Sayfa 25 - MuhitKitabı okudu
Reklam
27 öğeden 21 ile 27 arasındakiler gösteriliyor.