255 syf.
·
Puan vermedi
·
57 günde okudu
Bu kitap hayranlık yolunun makamları mıdır, yoksa perişanlık divanı mıdır? Bu divana dert sahibi ol da gir. Canını siper et de bu meydana öyle gel! Bu meydan, öyle bir meydandır ki, burada can bile görünmez olur. Hatta meydan bile gözden kaybolur, görünmez! Böyle bir meydana dertsiz gidersen, sana o meydandan bir zerre toz bile yüz göstermez! Dert düldülü adım attı mı, sen de yürü... adım atarsan, daima muradının üstüne ayak bas! Muratsızlık sana gıda olmadıkça, şaşkın gönlün nasıl dirilir ki?Dert sahibi ol ki, derdin sana dermandır. İki âlemde de can ilacın, derdindir. Ey yol eri, kitabıma şiir bakımından, yahut ululukla bakma! Defterime dertle bak da, hiç olmazsa bendeki yüz dertten birine inan! Devlet topunu bu kitaba dertle bakan kişi çeler, ta huzura ka- dar sürer götürür! Zahitlikten de vazgeç, saflıktan da. Dert lazımdır, dert. İş, düşkünlüktedir.
Mantıku't Tayr
Mantıku't TayrFeridüddin Attar · EZR Yayıncılık · 20194,885 okunma
Peki ne yapmalı? Evet ne yapmalı? Dur bakalım; 'Ne yapmalı'yı arayalım önce. Hayır arama, kapıyı kapat ve çık. Olmaz, Selim bile gülerdi böyle bir korkaklığa. O halde sonuna kadar git. O ne demek? Yani hepsini oku mu demek? Biliyorsun ne demek olduğunu. Hayır bilmiyorum. Evet biliyorsun. Hayır bilmiyorum. Peki neden geceleri, evde
Reklam
Gözlerini açtığı zaman oda gene karanlıktı. Sevgi’yi görmüştü. Onu eskisi gibi sevdiğini söylemişti. Sevgi’ye bakıyordu. Onun konuşmasını bekliyordu. Sevgi, başını önüne eğmiş düşünüyordu. Oysa, bir şey söylemesi gerekiyordu. Hikmet, ne sonuç aldığını öğrenmek istiyordu. “Ne diyorsun?” diye sordu Sevgi’ye. “Ne diyeyim?” diye karşılık verdi Sevgi.
Müthiş şaşkınlık içinde, nereden diye düşünüyordum, bu saf, uysal, bu az konuşan kız bunları nereden biliyordu? Nükte yeteneği güçlü bir gülmece yazarı bile, erdemlerin soylu biçimde küçümsendiği, böylesine alaycı, safdil kahkahaların olduğu bir sahne yaratamazdı. Kullandığı sözcükler ne kadar parlak, küçük sözcükler!.. Hiç duraksamadan verdiği
Gelir balın, geliirr :))
*** Gavs-ı Kasrevî diye bilinen mürşidim Seyyid Abdulhakim el-Bilvanisî (k.s.)Hazretleri'nin, Abdulcelil adında bir müridi vardı. Tövbe etmeden önce,eşkiyanın reisiymiş; daha sonra kunduracılığı meslek edinmişti. O, şöyle anlatmıştı: - Siirt'in Kozluk ilçesinde "Seyda" adıyla tanınan bir hocamız vardı. Bizim yörede büyük
Mem nelere gark olmadı Zin'in ateşi için Ferhat dağlar delmedi mi Şirin'in düşü için Kusur ise her saniye her yerde seni anmak Mecnun az mı yemin etti Leyla'nın başı için Sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir Görkeminin zerresinden Ağrı Dağı küçülür Gecelerin kollarında leblerinin bal suyu Aydan dökülürcesine kana kana içilir
Reklam
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.