yürüyor, şarkı söylüyordum, çünkü mutlu olduğumda ben de, bir dostu ya da iyi bir tanıdığı olmayan, o neşeli anında neşesini paylaşacak kimsesi bulunmayan her mutlu insan gibi kendi kendime bir şeyler mırıldanırım.
Dostoyevski Avrupa' dan Rusya'ya dönüşünü, "Eski pantuflarıma ayaklarımı sokar gibi" betimlemesiyle açıklamıştı.
Eski pantuflara ayaklarını sokmak... Güzel sözdü doğrusu ve insanlar böyle yaşıyorlardı. Eğer bu tanıdık dünya olmasa, kendilerini bir mahzende büyütülüp sonra birdenbire kent meydanına atılan Kaspar Hauser gibi hissedecekleri kesindi.
Maalesef ki bu gençler bilmiyorlar ki gerçekleri bulmak için hayatlarından bile vazgeçmesi en kolay olanıyken gençliğin en güzel 5-6 yılını gerçekten ciddi bir tahsil ile şu anda yapabildiklerin 100 katına gerçeklere hizmet edebilecekleri onların yapabileceği bir şeydir.
"İnsanoğlu -her zaman, her yerde, kim olursa olsun mantığının ve çıkarlarının buyurduğu gibi değil de, gönlünün çektiği gibi davranmıştır; çıkarlarımızla çatışan şeyler de istenebilir, hatta bazen bütünüyle böyle olmalıdır."
Mucize gerçekçi insanlara hiçbir zaman engel olamaz, böyle insanların inançlı olmasını sebep olan mucizeler değil!
Çünkü eğer gerçekçi insanlar inançlı olmasa her zaman doğaüstü şeylere inanmama yolunu bulurlar.
Eğer ki inkar edilemez bir mucize ile karşı karşıya kalırsa
o mucizeye inanmaktansa kendi hissiyatına inanmaz.
İman inançlı insanlarda mucizeden kaynaklanmaz, mucize imandan kaynaklanır.
Gerçekçi insan iman getirdiği zaman ancak gerçekçi aklı tarafından doğaüstü şeylere de onaylar.
Peygember dedi ki; görmezsem inanmam , gördüğünde (tanrım ve yaratanım) onun iman etmesini sağlayan mucize mıydı? Hayır iman getirdiyse, iman getirmek istediğindendir.
Büyük bir ihtimalle görmezsem inanmam dediğinde zaten tam bir imana sahipti bile
"Ama insanlar dizgelere, bir takım soyut kavramlara öylesine düşkündürler ki, salt mantıklarını haklı çıkarmak için gerçekleri bile bile değiştirmeye, gözlerini kapayıp kulaklarını tıkamaya razıdırlar."
"Duvarı delmeye gücüm yetmiyorsa, 'ille de deleceğim' diye yırtınmam elbette; ama önümde yıkmaya gücümün yetmediği bir taş duvar bulunmasına da razı olamam."