Henüz o mucizeye bakmaya doyamamıştım.
Sayfa 61 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İçimdeki yalnızlığı fark etmişti, ben de anlatmaya doyamamıştım.
Reklam
Çünkü yaşadığım o cehennemden farksız, yıl boyunca bir insanın bir başka insanla insanca konuşması, benim için artık düşünülebilir bir olasılık olmaktan neredeyse çıkmıştı. Kadın bana gülümsüyordu... -evet, gülümsüyordu, iyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ , ama sonra parmağını uyarırcasına dudaklarına götürdü ve sessizce yoluna devam etti. Fakat ben onun isteğini yerine getiremedim. Henüz o mucizeye bakmaya doyamamıştım...
SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ?
Annesi genç yaşta ölen Cemal Süreya bir röportajda şöyle der: Hayatıma giren bütün kadınlarda annemi aradım. Annem hayata, ben anneme doyamamıştım. Biz çok küçüktük, annem ölmüştü. Üç çocuk kalakalmıştık annesiz. Babam yeniden evlendi. Bana ve kardeşlerime zulüm yapan bir annemiz, üvey annemiz vardı artık. Bir keresinde, hiç unutmam, aynanın arkasındaki zehri kazımış, ısıttığı suyu içine atarak, bana evin hamamında "Hadi yıkan!" demişti. Su mavi gibiydi, irkilmiştim. Biraz ellerimi ıslatmış, onu da başka suyla yıkamış, işkence suyunu da çaktırmadan dökmüştüm. Daha sonra, çok sonra öğrendim ki aynanın arkasındaki sır, gümüş ve bakır sülfat içeren bir zehir. Bakır sülfat suyu mavileştiriyor. "Şöylemesine bir mavi." Bakır sülfat kör ediyor. Gözün kornea tabakasını eritiyor ve kör oluyorsun. Üvey annemiz bize işkence ediyordu. Babam yoktu. Cemal Süreya "Sizin hiç babanız öldü mü?" şiirinde bu olaya şöyle değiniyor: Siz hiç hamama gittiniz mi? Ben gittim lambanın biri söndü Gözümün biri söndü kör oldum Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak Şöylelemesine maviydi kör oldum.
199 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir Jack London Klasiği
Liseye daha başlamamışken elime geçen bu kitaba başladığımda, daha ne sosyalizmden, ne cihan harplerinin gerçek oyuncularından, ne de Jack London'dan haberim vardı. Kitabın ta en başında tanıtılan karakterin şehirde züppe, bohem bir hayat yaşayan, zengin çocuğu, özel derslerle çok da başarılı olmadığı çeşitli sanatsal alanlarda bir şeyler yapmaya çalışan ama sünepeliğin zirvesinde kalmanın vermiş olduğu o rehavetin tadından kendi aslî halinden bihaber adamın dönüşümünü okudukça kendimde de bir takım tekamüller görmeye başlamıştım. Ayı etiyle beslenen amcasının, yüzüne sünepe halini çarparak meydan okuması, bir yandan da kendisini beleş çalıştıran dergi editörü O'hara'dan bir an olsun kurtulma arzusuyla yola çıktığı macerada kendi kendine edindiği pratik hayata dair nitelikler, Chris'i bir şehir züppesinden gerçek bir adama dönüştürmüştü. Romanın cümleleri basit, çevirisi ise daha basit bir dile sahip, bunu inkar etmek mümkün değil. Fakat insanın tabiatla olan etkileşimi; son bir asırda alışageldiğimiz sözüm ona medeniyetin rehaveti ve insanın elinden bunlar alındığında gerçek hem maddi, hem de manevi cevherinin ortaya çıkmasını konu alan bu romanı bir solukta okumuş, ama tadına doyamamıştım. Her okuduktan sonra, günlerce her gözümü kapadığımda kendimi malamutların çektiği bir kızakta, Klondik'e giden karlı bir arazide kuzeyin aurora borealis ışıklarına bakarken bulurum. Yediden yetmişe herkesin okuması gereken, güzelliği tabiiliğinde olan bir romandır Alaska Kid. Özellikle çocuk sahiplerine çocukları için israrla öneririm bu kitabı.
Alaska Kid
Alaska KidJack London · Oda Yayınları · 199582 okunma
İçimdeki yalnızlığı fark etmişti, ben de anlatmaya doyamamıştım.
Reklam
117 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.