Huzursuzluk kitabının oldukça başarılı konusuna rağmen diğer Livaneli kitaplarına göre yüzeysel olduğu, anlatımının derin olmamasından dolayı okuyucuyu tam olarak içine çekemeyen bir yapıt olduğu kanısındayım. Öyle ki kitap bittiğinde henüz hikayeye doyamamıştım. Sözün özü: tatmin olamadım.
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201799,6bin okunma
Bekleme kardelen bu kış da gelmeyecek
Hercai demişler hicbir zaman bilmeyecek
Üşüyor musun yalnız mısın karlar isyanı
O baharın soytarısı sen kışın baharı
Ne kadar da benziyoruz özlerken kokusunu
Koklamaya doyamamıştım ben de doğrusu
Karlar sarhoştu seni el üstünde tutmaya
Titreyerek kıskandım öyle sarmalarına
Hepcani bu aşk yaşatmadı hiç kimseyi
Cani aşığın adı oldu hercai...
M.c
Biliyor musun en önemli karşılaşmalar bedenler daha karşılaşmadan ruhlar tarafından yapılırmış Belki de bu yüzden yabancılık çekmeden alıştım sana. Duvarlarımı önüne dizip kaçmadım senden. Sende ben, ben oldum; -mış gibi yapmadım. İçim aynı çocuktu sürekli gevezelikleriyle meşgul fakat sıra sana gelince eli ayağı birbirine dolaşan pancar
Oysa Ramazandı ve biz Veysel’le camileri dolaşıyorduk. Geçen yıl katıldığım kursta tanımıştım Veysel’i. İçimdeki yalnızlığı farketmişti, ben de anlatmaya doyamamıştım. Profesör olduktan sonra yapacak bir işi kalmayan ve esasen yolun sonuna yaklaştıkça bir çıkmazda olduğunu git git kavrayan bir baba, ömrünü bu adamı bir yere-hangi yere-getirmek için harcamış bir anne. Ne demek hangi yere? Pek tabii kendi babasının ulaşamadığı bir yere... O yer... âh o yer... işte ondan kaçmış olacaktım...
Sözlerime nereden başlayacağımı gerçekten bilemiyorum. Okuduğum üçüncü Livaneli kitabı. Yine şahane, yine şahane.
İstanbul Üniversitesi’nde halkla ilişkiler memuru olan Maya Duran’ın başına gelenler ve onun hayatına dokunan insanların çarpıcı ve çok acı hikâyeleri anlatılıyor kitapta.
Max’ın acıklı hikâyesi ve onun peşine takılan casuslar,
Yalom'un ilk olarak Nietzsche ağladığında kitabını okumuştum ve okumaya doyamamıştım. Bu kitabın konusu da yine benim özel ilgi alanım olan Varoluş felsefesiyle bağlantılıydı. Okumaya ilk başladığımda Nietzsche ağladığında ile aşırı benzerliği beni biraz hayal kırıklığına uğratmıştı daha sonra ise farklılıklar ortaya çıkınca okumaya başladığıma
Oysa Ramazandı ve biz ve Veysel'le camileri dolaşıyorduk. Geçen yıl katıldığın kursta tanımıştım Veysel'i. İçimdeki yalnızlığı fark etmişti, bende anlatmaya doyamamıştım. Profesör olduktan sonra yapacak bir işi kalmayan ve esasen yolun sonuna yaklaştıkça bir çıkmazda olduğunu gitgide kavrayan bir baba, ömrünü bu adamı bir yere -hangi yere- getirmek için harcamış bir anne. Ne demek hangi yere? Pek tabii kendi babasının ulaşamadığı bir yere.. O yer... âh o yer... işte ondan kaçmış olacaktım.