Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yeni ve çok şeye sahip olmanın getirdiği göreceli mutluluk ve tatmin çabuk unutulabilmekte ve daha fazlasını isteme arzusu önüne geçilemez biçimde kendini göstermektedir. Bu döngü doğal olarak, doyumsuzluk ve huzurlu olamama noktasına ulaşmaktadır. Josef Kirschner'e göre, aşırı üretim-aşırı tüketim alışkanlığımız bir şeyin elde edilip tadına varılmasındaki doğallığı yok ediyor. Artık elimizdekilerle, yani sahip olduklarımızla değil de, onların yerini tutacak başka şeylerle mutlu olmaya çalışıyoruz.
Sayfa 133Kitabı okudu
Son yıllarda pornografi salgını, Pazar sabahını bile etkiledi. Gazetelerdeki fotoğraflarda kilolarla kadın eti göze çarpıyor, abartılmış memeler, kalçalar. Yüzlerine çorap geçirilmiş gibi, anlamsız bakışlarla öylece duran striptizci kadınlar; gerilmiş ağızlarında, kendilerine bakan erkeklerde görmek istedikleri açlık, doyumsuzluk.
Reklam
Çocuğun memeyle ilk ilişkisine bir hüsran ve doyumsuzluk öğesinin karışması kaçınılmazdır, çünkü mutlu bir beslenme bile doğum öncesi anne-çocuk birliğinin yerini tutamaz. Üstelik çocuğun tükenmeyen ve her zaman orada olan bir memeye duyduğu özlem de sadece açlıktan ve libidinal arzulardan kaynaklanıyor değildir. Çünkü, yaşamın ilk evrelerinde bile, annenin sevgisinden her an emin olma ihtiyacının asıl kaynağı kaygıdır.
Sayfa 22 - Metis Yayınları
" Esasen Kur'anımızın bize öğrettiği şeylerden biri de kafirlerin asla tek millet olup birleşemeyecekleridir. Çünkü onların çöplüğü dünyadır ve dünyada imkanlar da sınırlı olduğundan, sınırlı imkânların, sınırsız tamah ( doyumsuzluk ) sahiplerine bölüştürülmesi kesinlikle kavgaya yol açar."
Sayfa 119 - Yukarıdaki meseleye örnek için bknz; yüzyıl savaşları, dünya savaşları...Kitabı okudu
Pazartesi sendromunun anatomisi
Örneğin, çoğu insan, her gün, sadece maaş alacağı günün uğruna işe gider. Yaptığı işten alacağı para onun için önemlidir. Bu insanlar cumartesi ve pazarı iple çeker. Bir ödül için çalışırlar ve bunun sonucunda işlerinden zevk almazlar. Mümkün olduğunca az şey yaparak ödülü almak isterler. Bu da işlerini iyice zorlaştırır ve yapabileceklerinin en iyisini yapmanın hazzını asla yaşayamazlar. Bu insanlar hafta boyunca çok çalışır ve yaptıkları işi sevmeden yaparlar. Harekete geçmek zorunda kaldıklarında kımıldar, bundan bir zevk almaz, ama yapmak zorunda olduklarını hissederler. Çalışmak zorundadırlar, çünkü kirayı ödemek ve ailelerini geçindirmek zorundadırlar. Böylesine bir doyumsuzluk içinde maaşlarını aldıklarında da mutlu olamazlar. İki günlük dinlenme zamanları vardır. Bu iki günde istediklerini yapabilirler; ama ne yaparlar dersiniz? Kaçmaya çalışırlar. İçki içip kendilerini uyuştururlar, çünkü kendilerini sevmezler. Hayatlarını sevmezler. Kendimizi sevmediğimizde kendimizi cezalandırmanın, duygularımızı uyuşturmanın değişik yolları vardır. Öte yandan, bir ödül beklentisi olmaksızın, yaptığımız her şeyin hakkını verirsek, her aksiyondan haz aldığımızı da fark ederiz. Ödül yine gelir siz ödüle bağımlı olmazsınız. Hatta bir beklentiniz olmadığında ödül fazlasıyla gelir. Yaptığımız işten zevk aldığımızda, daima yapabileceğimizin en iyisini yaptığımızda hayattan gerçekten zevk alırız. Eğleniriz, can sıkıntısı ve çaresizlik hissetmeyiz.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.