Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dr. Adnan Bütün kabine toplantılarında bulunmaya mecbur oluyor, bundan başka da Mustafa Kemal Paşa’nın çağırdığı hususî toplantılara gidiyordu. Bu günlerde, nadiren gece yarısından önce gelir, bazan da sabahın beşlerine kadar dışarıda kalırdı. Mustafa Kemal Paşa’nın anormal denilecek bir enerjisi olduğu için, sabahleyin uyurdu. Fakat, Dr. Adnan
Mustafa Kemal Paşa, artık Karargâh’tan ayrılarak İstasyon’da bir ev edinmişti. İsmet Bey, ben iyileşir iyileşmez, Karargâh’a gelmemde ısrar ediyordu. Babasının ölmüş olduğunu haber aldığım zaman, onu taziyeye gittim. Beni orada alıkoyarak tekrar vazifeme başlattılar. Vaktiyle Binbaşı Salih’in işgal ettiği büyük oda on üç küçük bölmeye ayrılmıştı. Bunlardan biri de benimdi. Gözlüklü, şişman bir adam karşıma çıkarak dedi ki: — Safa geldiniz, uğur getirdiniz, Şark’tan şimdi aldığımız bir telgrafa göre Kâzım Karabekir Kars’a girmiş. Bundan sonra, küçük bölmelerde oturan zabitlere seslenerek: — Şark kısmını idare edenler bu akşam tatlı yiyecekler, Garp kısmında olanlar pırasa yiyecekler, dedi. Etrafını yirmi kadar Erkân-ı Harp Zabiti aldı. Bunlar, ben hastayken gelmiş olanlardı. Neşeli, şişman zabit, Mustafa Kemal Paşa’nın yanında hizmet eden Yüzbaşı Tevfik idi (soyadı: Bıyıklı). Kars’ın işgali bizim ümitsiz vaziyetimizde tek ışık olmuştu. Miralay İsmet de çok sevinmişti. Geldi, hemen oturup: — Kâzım Karabekir’i tebrik edelim, dedi. Derhal bir tebrik telgrafı yazdık. Duyduğuma göre, Miralay İsmet, Mustafa Kemal Paşa ile çalışmadan önce, Kâzım Karabekir’in en yakın arkadaşıymış. Bu sebepten çok memnun görünüyordu. Karabekir’in bu başarısı, muntazam ordu kurma işiyle uğraşanlara kuvvet verdi. Bu aralık, Ali Fuad Paşa aleyhinde geniş bir propaganda dönüyordu. Onun Mustafa Kemal Paşa’ya rakip olduğunu ileri sürenler vardı. Belki bu yüzden, Mustafa Kemal Paşa da onun çok aleyhinde bulunuyordu. Bu da Ali Fuad’ın çok dostu olan Dr. Adnan’ı ziyadesiyle üzüyordu.
Reklam
Kürt Mustafa (Nemrut Mustafa Yamulki)
Saffet Bey isminde ve Anadolu’ya silâh kaçıran bir adam geldi, beni görmek istedi. Dedi ki: — Size büyük bir haberim var. Türk tarihinde tek mevki işgal eden bir kadın oldunuz. Aynı zamanda, İstanbul’da, Nakiye Hanım’ı görüp ailemden de haber getirdi. Elime uzattığı Peyam-ı Sabah gazetesinde Kürt Mustafa Paşa mahkemesinin verdiği idam ilâmı ile fetva vardı. İdama mahkûm olan yedi kişi arasında sıra ile Mustafa Kemal Paşa, Bekir Sami Bey, Dr. Adnan, Ali Fuad, Ahmed Rüstem, Kara Vasıf ve Halide Edib vardı. Halide Edib namına uzunca bir bahis geçiyor, İstanbul Üniversitesi’nde Batı edebiyatı profesörü olan bu hatunun bütün kötülükleri sayıp dökülüyordu. Fetvada herhangimizi öldürmenin bütün Müslümanların dinî bir vazifesi olduğu yazılıydı. Aynı zamanda, İstanbul’da evimin Hükûmet tarafından işgal edildiğini, başımızı getirene mükâfat verileceğini de yazıyordu.
Mustafa Kemal Paşa, tekliflerinin kabulünden sonra, Millet Meclisi için nutkunu hazırlamaya başladı. Meclis, 23 Nisan 1920’de açılacaktı. Bu nutku odasında, Hakkı Behiç ile bana baştan başa okudu. Her ne olursa olsun, Mustafa Kemal Paşa’nın, kudreti milletin eline bırakmak isteği, herhangi bir diktatör veya sultan istemediği görünüyordu. Bana, o günlerde, Mustafa Kemal Paşa, George Washington gibi bir kimse görünüyordu. O aralık, Ankara’ya Chicago Tribune’ün muhabiri William adında biri gelmişti. Bizim resimlerimizi aldı. Bunlar muhtelif Amerikan gazetelerinde basıldı. Aynı gün, öğleden sonra, İstanbul’dan Saffet Bey isminde ve Anadolu’ya silâh kaçıran bir adam geldi, beni görmek istedi. Dedi ki: — Size büyük bir haberim var. Türk tarihinde tek mevki işgal eden bir kadın oldunuz. Aynı zamanda, İstanbul’da, Nakiye Hanım’ı görüp ailemden de haber getirdi. Elime uzattığı Peyam-ı Sabah gazetesinde Kürt Mustafa Paşa mahkemesinin verdiği idam ilâmı ile fetva vardı. İdama mahkûm olan yedi kişi arasında sıra ile Mustafa Kemal Paşa, Bekir Sami Bey, Dr. Adnan, Ali Fuad, Ahmed Rüstem, Kara Vasıf ve Halide Edib vardı.
Çıktım erik dalına…
Prof. Dr. Mehmet Çelik ... Yûnus Emre'nin; Çıktım erik dalına anda yedim üzümü Bostan ıssı geldi eydür uğruladun kozumu
Dr. Agah Aydın
İnsan yakınan hayvandır. Yakınlarından yanıyor hep! Yandığı yerden yakınıyor... Yakınlarının yaraladığı yerlerin acısıyla yanındakilerden yakınır insan. Yârine yaranma derdi olmayan yârinden yakınmazdı. Başka Gündem - 11.01.2020 Haber Global
Reklam
Sabahın erken saatinde, Hilâl-i Ahmer’in hademelerinden Halis gelmiş, İstanbul’un gece yarısından sonra saat ikide askerî işgal altına alındığını söylemiş. Hilâl-i Ahmer’i otuz kişilik bir askerî müfreze işgal etmiş. Türk veya Ermeni tercüman olmadığından, sadece İngilizce konuşmuşlar. Telefonlar koparılmış, kâğıtlar paramparça edilmiş, uyuyan hademelerin başına tabanca dayayarak Dr. Adnan’ın nerede olduğunu sormuşlar. Dolaplar, hatta kâğıt sepetleri bile aranmış. Dr. Adnan’ın orada olmadığını öğrenince, evini sormuşlar. Bunların birer işaretle sorulduğunu zannediyorum. Yalnız, içlerinden biri birkaç kelime Türkçe biliyormuş. Nihayet, Balkan göçmenlerinden Hamid adlı ve Dr. Adnan’ın himaye ettiği öksüz oğlanı yakalayarak sorguya çekmişler. O da bilmediğini söyleyince, askerler çocuğu dipçikle dövmeye başlamışlar. Çocuk, Hilâl-i Ahmer’den ayrıldığı zaman, yüzü kan içindeymiş. Bununla beraber, hademe Halis’e ne yapsalar evi haber vermeyeceğini ve Halis’in gidip ablama bunu haber vermesini rica etmiş. Bu, güzel muhabbet nişanesi Dr. Adnan’ı ağlatmaya başladı. Benim gözümden bir tek yaş akmadı. Çünkü, daha iyi günlere kavuşmadan önce, bir damla gözyaşı dökmemeye karar vermiştim.
Adnan, tehlikeden ziyade, verdiği sözde durmamış olmaktan üzgündü. Bundan başka da, Adnan’ın fikrince, şayet Türk mebusları İngilizler tarafından esir alınırsa, Garp efkâr-ı umûmiyyesi bizim tarafımıza dönecekti. Benim tuttuğum yol, tehlikeli olduğu kadar şüpheli idi de. Bütün bunlara rağmen, gece gayet sakin uyudum. Uyandığım zaman, Nigâr’la Dr.
Mahmure Abla geldi ve dedi ki: — Dün gece Kolonel Heathcote Smythe geldi, seni görmek istedi. Şimdi, sen gelmeden önce de geldi, tekrar geleceğini söyledi. Kolonel H. Smythe, Amerikalı Galthorpe’un sağ koluydu ve Rumeli Hisarı’nda bize komşuydu. Kendi kendime dedim ki: “Her hâlde şahsen beni tevkife gelecek değildir; olsa olsa, siyasî bir şeyler
İsa aleyhisselam, Muhammed aleyhisselamı 'Tesellici' diye tanımlamış, onun gelişini böyle haber vermişti. Dr. Mavi'nin ihtiyaç duyduğu da, bu Tesellici olmalıydı. Tesellici ile sessizce, bir şeyler anlatmadan, sözlere dökülmeden, bir bakışla, tebessümle ilişki kurulabilirdi. İnsanları kendilerinden bile daha çok düşünen, onlarla ilgilenen, onlara sonsuz bir hayatın varlığını müjdeleyen, nesnelerle nasıl ilişki kurulacağını ve nesnelerin anlamını öğreten, gece kalkıp insanlar için dua eden, onları önemseyen, tenkit etmeyen, anlayan, yargılamayan, onlara ilgi gösteren, şefkat eden, sözlerini kesmeyen, onları can kulağıyla dinleyen, az konuşan, tebessüm eden işte o Tesellici değil miydi?
Reklam
ACABA BUGÜN O GÜN MÜ?
👉Allah Resûlü (s.a.v.) bir gün ashabına geleceğe ilişkin bir şeylerden bahsediyordu. Sözünün bir yerinde “bu söylediğim, [dine ilişkin] ilmin ortadan kalkmasından sonra olacak” dedi. Sohbeti dinleyen Ziyad bin Lebîd isimli sahabî şaşkınlıkla peygamberimize sordu: “Ey Allah’ın Resûlü! İlim nasıl ortadan kalkabilir ki? Biz Kur’an’ı okuyoruz,
Enver Paşa, Radek'in sağladığı uçakla yanında İttihatçılardan Dr. Bahattin Şakır ile birlikte Moskova'ya doğru yola koyulur. Uçak, Moskova yerine yanlışlıkla Letonya'ya iner. Enver Paşa tutuklanır. Bahattin Şakir, Kızılay doktoru. Enver de sıhhiyş eri kimlikleri taşırlar. Enver Paşa, gizlice Almanlara haber gönderir. Almanlar, cezaevi yakınlarına bir uçak indirirler. Enver ve Dr. Bahattin Şakir, görevliler ile boğuşarak uçağa binmeyi başarırlar. Uçak, Enver Paşa ve Dr. Bahattin Şakir'i Berlin'e geri getirir. Enver Paşa, ikinci kez uçakla Moskova'ya gitmeye çalışır. Uçak yolda düşer! Paşa yine kurtulmuştur. Enver Pasa yeniden Berlin'e döner. Üçüncü kez yine Moskova'ya uçakla gitmeye çalışır. Bindiği uçak yine düşer!
Kahvenin hikayesi: Vücudumuza etkileri neler, bizi nasıl uyandırıyor?
Kahve dünyanın dört bir yanında milyonlarca insanın günlük rutininin bir parçası. Farklı coğrafyalarda bu kadar çok kişinin vazgeçilmezi haline gelebilmiş az sayıda gıda vardır. 1500 yıldan uzun süredir tüketildiği düşünülen kahve, kimilerine göre 17. ve 18. yüzyıllarda Aydınlanma'nın önemli tetikleyicilerinden. Modern dünya düşünürlerinin
1- Filistin İçin Bin Genç Kim? twitter.com/SennAbdulkadir/... Toparlanın size büyük bir provokasyon ve dezenformasyon kampanyasının hikayesini anlatayım. Filistin eylemleri/tepkileri maalesef çeşitli illetlerle malül. İsraille hala devam eden ticareti eleştirenler devleti
MAHALLE KAÇKINI FİLOZOFÇUĞUMUZUN DOGMA ANLAYIŞI Bu hazret dogma ile ilgili şöyle der: "Tüm din ve ideolojiler dogmadır. Marksistlerin ve Müslümanların felsefe yapma yeteneği yoktur." Burada bizi ideolojiler değil din ve tabii özellikle İslam dini ilgilendirmektedir. İlk söyleyeceğim şey şudur: Bu bir tespit olsa diyecek fazla bir şey
970 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.