Drina'yı lisede okumuştum.O zamanlar okumaya başladığımda önce sıkılmış ama olaylar ilerledikçe bir hikaye değil bir efsaneyi anlattığını anlamaya başlamıştım. Bir köprünün etrafında dönen, diniyle, diliyle, kültürüyle yani her şeyiyle birbirinden farklı olan insanların yarattığı balkan efsanesini anlatıyor bu kitap. Eğer "azıcık" da olsa balkan tarihine merakınız varsa okuyun derim. İnanın tarihten çok daha fazlasını bulacaksınız.
Sadrazam Sokullu zamanında yapılan bir köprünün bulunduğu yerdeki insanların hikayesi anlatılıyor.Köprünün yapılmasıyla orada yaşayanların hayatları değişmeye başlıyor.Müslümanların,Sırpların ve Yahudilerin bir arada yaşadığı bir yer.Bu insanlar her zorluğa karşı birlikte karşı koyuyorlar,birbirlerine destek oluyorlar,bir arada huzur içinde yaşıyorlar. Ta ki Sırpların milliyetçilik ayaklanmaları başlayıncaya kadar.O zamandan sonra insanlar artık birbirlerine aynı şekilde davranmıyorlar.Birbirlerinden sürekli kuşku duymaya başlıyorlar.İyisiyle,kötüsüyle yaklaşık 400 yıllık bir zamanı anlatan bir roman.Romandaki karakterlerle bir arada yaşadığınızın hissini veren sizi içine alan bir roman
Drina Köprüsü için tam olarak tarafsız demek mümkün değil. Özellikle Osmanlı/Türk yönetimi dönemine ait fazlasıyla kötüleme var bence. Zaten tam bir propaganda kitabı olmadığı için edebiyat dünyasında saygın bir yeri var kitabın. Drina Köprüsünde her şey bir tarafa fikir çok güzel; bir roman ama kimsenin değil bir köprünün romanı. Tabii bu arada aynı Andriç yaşasaydı 1992-95 arasındaki Boşnak katliamı için de tarafsız kalabilir miydi? Hiç sanmıyorum. Tıpkı kitapta da tarafsız kalamadığı gibi.
Kesinlikle Okuyun. Ödüllü ve Harika bir kitap. Osmanlı ve Balkanları İyi Anlayacaksınız. Kitabın içine gireceksiniz. Çok beğenerek okudum ve 10 verdim. Bosna - Osmanlı - Sırplar ve Sokollu Mehmet Ruhuna Fatiha....
o kadar güzel betimlemeler var ki kendinizi Vişegrad da drina köprüsünün üstündeki kapiyada insanları izlerken buluyorsunuz.Köprünün gözünden tarihe tanıklık ediyorsunuz.
Biz, sıradan insanlar, yalnız bir sefer ölürüz. Ama büyük adamlar iki sefer ölürler. Birinci sefer bu dünyayı bırakıp göçtükleri, ikinci sefer de bıraktıkları eserler, yıkılıp kaybolduğu zaman.
İvo Andriç-Drina Köprüsü
İdare başında olanlar, idare etmek için zor kullanmaya mecbur olanlar, her zaman ölçülü davranmak zorundadırlar. Eğer, tutkularına kapılarak, ya da düşmanlarınca mecbur edilerek ılımlı davranışların sınırları dışına çıkacak olurlarsa kaygan bîr yola sapmış, böylece düşmelerini hazırlamış olurlar.
Oysa zarar görenler ve sömürülenler, zekâlarını ve çılgınlıklarını istedikleri gibi kullanabilirler. Bu, onların sömürenlere karşı kâh sinsi, kâh açıkça kullanabildikleri iki silahtır.
Bir çok karakterin yaşadığı acı tatlı olayların halk tarafından dilden dile anlatılarak nasıl efsaneye dönüştüklerini sürükleyeici bir dille anlatıyor.