Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dileyen üzerine alınabilir: Biz, gerçekte , pek düşünmüyoruz.
Adam olmanın sermayesi hüzündür. Dücane Cündioğlu
Reklam
Seçtiğin yerde dur ey talib, hiç değilse, seçildiğin yerde!
Istırap olmadan hiç aşk olur mu?
Sayfa 5 - Kapı Yayınları
Peki nedir şu adını Hüzün dedikleri Hüzün elde olanı gaib ettiğim için ruhumu bürüyen şeffaf libas kayb olan ve edilen için duyulan üzüntü Hüzün mülkiyet duygusunun bir sonucu Zira bir yaşama sahip ve Malik olduğumu Yani bir yaşamım olduğunu idrak etmeseydim onu kaybettiğimi de idrak edemezdim varlığından haz aldığım şey yokluğundan ötürü bana
Reklam
Duyuların sınırları içine hapsolmuş avamın idrakidir idrak-ı hisî.
Od ile Korkutma vaiz kim bizi la’l-i nigar Canımız bizim oda yanmağa mutad eyledi.
sürü kendisinden ayrılanı bağışlamaz, özgürlük imrenilesidir çünkü. [Dücane Cündioğlu, Bir Hakikat Söylemi Olarak ‘Yalan’]
miyopluk
miyopluk kısaca uzağı görememek demek. ülke olarak en büyük sorunumuz miyopluk. geçmişi de geleceği de göremiyoruz, ikisi de çok uzak çünkü. geniş kitlelerin ve siyasetçilerin entelektüel düşmanı olmalarının bir nedeni de bu. onların nazarında: “entelektüeller belki geçmişi ve geleceği görüyorlar ama şimdiyi görmüyorlar; o halde canları cehenneme!” oysa şimdiye odaklanmak körleşmek demek. şimdi, düşünmenin en büyük hasmı. şimdi? sizce şimdi nedir? Dücane Cündioğlu
Reklam
"Ayrılmak terk etmek demek. Terk etmezse unutmak. Terk edilen şeyler unutulur, unutulan şeyler ise terk edilir. Ölüm ise hatırlamadır, ölüm kavuşmadır; ayrılmak değil, birleşmektir. Vuslatın diğer adı ölüm. Hatırlamak yani. Kendini hatırlamak, kendinle kalmak, kendini bulmak, kendinin olmaktır ölüm. Yaşamak da bu yüzden beterdir ölümden." -Dücane Cündioğlu
Sayfa 270Kitabı okudu
Kötümserlik umudu tüketen, sahibini anın içine gömüp onu geleceğin nasibinden mahrum eden bir halet-i ruhiye. Binaenaleyh inanmış adamın, etrafında olup bitenleri kavrayışına yaklaşmaması/bitişmemesi gereken bir illetin adı umutsuzluk.
127 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kitapta ki benzetmeler sizi derin bir tefekküre sürüklüyor. Yazar cümlelere "ey talib" diye başlıyor. Güzel bi tasavvufi havası vardı. Ölmeden önce ölmekten, ölümün renkleriyle boyanmaktan söz ediyor. Mesela kırmızı ölüm diyor, şehvetin ölümü. Hırs ve ihtirasların. Ikincisi beyaz ölüm, iştahın ölümü. Tokluğun tıkanmanın. Üçüncüsü yeşil ölüm, kıyafetin ölümü. Giyimden kuşamdan uzaklaşma. Ve son olarak siyah ölüm, siyah ölüm halkın arasına girmek, halkın içinde yaşamak, halkın ızdırabını yüklenmek.. Diyor ki yazar " Hz.insan haline gelebilmek için ve dahi mânanın ışıltısıyla yanmak uğruna maddenin çamurunu gönül aynasının üzerinden silmekle görevlendirildik. Sonra unuttuk. Unuttukça ve unuttuğumuz için unutulduk. Terk edildik. Ölmeden önce ölmeyi bilmediğimiz için. Ölemediğimiz için. Uyanamadığımız için. Ölümün renkleriyle boyanmadığımız, ve dahi boyanmak gerektiğini bilmediğimiz için." Ve daha nice güzel kelâmlar var kitapta.
Ölümün Dört Rengi
Ölümün Dört RengiDücane Cündioğlu · Kapı Yayınları · 20101,135 okunma
Çoğu insan boşluğun farkındadır ama umutsuzluğu görmek gerçekten cesaret ister
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.