Gusül konuşulmuyor, kul hakkı konuşulmuyor, Ahiret-dünya dengesi ve ilişkisi konuşulmuyor, paranın yönetimi konuşulmuyor, sevgi-saygı-edep konuşulmuyor, ahlâkın sosyal boyutu konuşulmuyor... Bu nasıl dindar nesil, Tayyip??..
Dünya ve Ahiret muvâzenesini yitiren çağımız kadını, her nevi başarısızlıkta ya da musibette kendini psikiyatrist desteğine mahkum hissediyor. Çünkü aile ve okul ona sadece dünyayı anlattı ve bu yüzden o da dünyalık bir şey kazandığında sevindi, kaybettiğinde üzüldü. " Amel-i salih"e, bir seminer programından alınan belge kadar önem vermedi. Bir mesleğe giriş sınavını kaybettiğinde hayatın bittiğini düşünecek kadar karamsar oldu. Dengesi bozuldu. Sonra ebeveyni yollara düştü, doktor doktor dolaştı fakat kıymet ölçüsü müstakîm olmadığından çare bulamadı.
Efendimiz(s.a.v) in Taif'te taşlandıktan sonra, ayakları kan içinde kalmış bir vaziyette, sığındığı bir yerde, en çaresiz kaldığı anda Rabbi'ne yalvarışı:
"İLAHİ! Kuvvettimizin za'fa uğradığını, çaresizliğimi, halk nazarında hor görüldüğümü ancak Sana arz ederim! Niyazım ancak Sanadır. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin hor görüp de dalına bindiği biçarelerin Rabbi Sensin. Allahım! Huysuz ve yüzsüz düşman eline beni düşürmeyecek kadar esirgersin, hayatımın dizginlerini eline verdiğin akrabadan bir dosta bile bırakmayacak kadar beni korursun. Ya Rab! Gazabına uğramayayım da çektiğim bu mihnetlere, belalara aldırmam. Fakat Senin af ve himayen bana, bunları da göstermeyecek kadar geniştir. Ya Rabbi! Gazabına uğramaktan, rızandan mahrum kalmaktan, Senin, karanlıkları parlayan, dünya ve ahiret işlerinin dengesi olan yüzünün nuruna sığınırım! Senin affını dilerim! Her kuvvet, her kudret Seninle durur."
Kalbe Doğru Tasavvufî Anlayış
❁ ❈ ❁ ❈
Tevhidin Allah’ın birlik ve tekliğine şehadet getirmek, insan varlığının bu yoldaki çeşitli ve derin duyularla erişip geliştirebileceği anlam dünyasıdır. Tevhid merkezine her türlü samimî, şefkatli yöneliş, kalbin titremesiyle başlar. İlk Müslüman nesillerinden dünya ve ahiret mutluluğu
"İlahi! Kuvvetimizin za'fa uğradığını, çaresizliğimi, halk nazarında her görüldüğümü ancak Sana arz ederim! Niyazım ancak Sanadır. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin hor görüp de dalına bindiği biçarelerin Rabbi Sensin. Allahım! Huysuz ve yüzsüz düşman eline beni düşürmeyecek kadar esirgersin, hayatımın dizginlerini eline verdiğin akrabadan bir dosta bile bırakmayacak kadar beni korursun. Ya Rab! Gazabına uğramıyayım da çektiğim bu mihnetlere, belalara aldırmam. Fakat Senin af ve himayen bana, bunları da göstermeyecek kadar geniştir. Ya Rabbi! Gazabına uğramaktan, rızandan mahrum kalmaktan, Senin, karanlıkları parlatan, dünya ve ahiret işlerinin dengesi olan yüzünün nuruna sığınırım! Senin affını dilerim! Her kuvvet, her kudret Seninle durur."
Kitabın üslubu akıcı ve sade anlaşılır bir dil ile kaleme alınmış. YouTube sayfasında ders serisi; youtu.be/DUkBp5DIDD4?fea... dökümanı gibi tefekkür ettiren, akla ve kalbe yaklaştırarak örnek verilen Risael- i Nur tefsirinden örnek ve alıntılarla yazar kendi gönül alemine doğan manâları kaleme almış. Sevmek ne demek? Nasıl sevmeliyiz? Dünya ve ahiret hayatının dengesi, Allah rızka kefilse neden çalışıyoruz, Ruh daralmasından kurtulma yoları? vb. Sorularına cevap vererek pencere niteliğinde bir bakış açısı kazandırmakta şiddetle okumanızı tavsiye ederim...
Hz. Peygamber bağda biraz dinlendi,
ellerini göğe açarak Cenab-ı Hakk’a şöyle yalvardı.
“İlahi! Kuvvetimizin za’fa uğradığını, çaresizliğimi, halk nazarında
hor görüldüğümü ancak Sana arz ederim! Niyazım
ancak Sanadır. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin
hor görüp de dalına bindiği biçarelerin Rabbi Sensin. Allahım!
Huysuz ve yüzsüz düşman eline beni düşürmeyecek
kadar esirgersin, hayatımın dizginlerini eline verdiğin akrabadan
bir dosta bile bırakmayacak kadar beni korursun.
Ya Rab! Gazabına uğramayayım da çektiğim bu mihnetlere,
belalara aldırmam. Fakat Senin af ve himayen bana, bunları
da göstermeyecek kadar geniştir. Ya Rabbi! Gazabına uğramaktan,
rızandan mahrum kalmaktan, Senin, karanlıkları
parlatan, dünya ve ahiret işlerinin dengesi olan yüzünün
nuruna sığınırım! Senin affını dilerim! Her kuvvet, her kudret
Seninle durur.”
⚘
Sayfa 57 - Diyanet İşleri Başkanlığı YayınlarıKitabı okudu
Rasul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz'in Hanzala isimli bir katibi vardı. Bir gün Hz. Ebu Bekir (r.a) ile karşılaştılar. Hz. Ebu Bekir (ra) ona "Nasılsın?" diye sordu. "Hanzala münafık oldu." karşılığını alınca şaşırdı ve "Sübhanallah! Sen neler söylüyorsun böyle?" dedi. Hanzala (r.a) böyle söylemesinin sebebini açıkladı: "Rasulullah (s.a.v)'in huzurunda olduğumuz anlarda bize cennet ve cehennem anlatılır. Onları sanki gözlerimizle görmüş gibi oluruz. Ancak oradan ayrılıp çoluk-çocuğumuza, bağ-bahçemize dönünce bu ruh hali bizden gidiyor." Hz. Ebu Bekir "Vallahi ben de aynı şeyi hissediyorum." deyince, birlikte Rasul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz'e gidip durumu açtılar. Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, benim yanımdaki hali dışarıda da devam ettirip koruyabilseniz, melekler sizinle yataklarınızda, yollarda musafaha ederdi. Fakat ey Hanzala, bazen öyle, bazen böyle olmasında şaşılacak bir şey yoktur (bu durum münafıklık değildir)."
"Çocuklarımızın ders kitaplarını ellerinden düşürmemeleri için ne kadar gayret sarf ettiğimize, sınıfta kalmamaları için ne büyük fedâkârlıklara katlandığımıza bir bakıverelim. Onların daha yüksek mekteplerde okumaları için maddî imkanlarımızı ne kadar cömertçe harcadığımızı bir düşünelim. İnsafa gelerek biraz da inancımıza karşı ne kadar ilgisiz kaldığımızı düşünelim.
Çocuklarımızı, inançlarını tevhîd ilmi çerçevesinde öğrenmeleri için hiç yönlendirdik mi? Onlara dünyevî arzularına ulaşmak için sarf ettikleri gayretleri, tevhîd inancına ulaşmaları için de sarf etmeleri gerektiğini hatırlattık mı? Tevhîd inancından mahrum bir şekilde sahip oldukları ilmin, kendileriyle birlikte bütün insanlık için bir zulüm aracı olduğunu öğrettik mi? Bu şekildeki soruları kendi kendimize daima hatırlatalım. Böylece nefsimizin ve âile yapımızın murakabesini yapalım ki; sonunda pişman olanlardan olmayalım."